TED Meşale Dergisi 30.Sayı | Page 40

Tarımın önkoşulları olarak uygun toprak, yeterli miktarda su ve optimal sıcaklık sayılabilir. Bunun yanı sıra tohumun ekilmesi, yetişme sürecinde tarlanın sürülmesi ve ürünün toplanması işin içine insan unsurunu dahil eden süreçler. Tüm bunlar belirli arazilerin etrafında bulunmayı ve oraya yerleşmeyi zorunlu kılan etmenler. Dolayısıyla besinini topraktan sağlamaya başlayan insan ister istemez yerleşik hayatı da keşfetmiştir. Suyun tarlaya istenen oranda akmasını sağlayacak yapılar inşa etme ve arazinin bakımı için işbölümü gerçekleştirme gibi iki örnek üzerinden bakacak olursak uygarlığın ilk adımlarının da tarıma bağlı şekilde kendiliğinden geliştiğini görürüz. Yapılaşma, zaman içinde şehirleşmeye evrilecek; işbölümü ise modern terminolojiyle adına klan, kabile, ulus, her ne dersek diyelim “toplum” kavramını doğuracaktır. Daha önce günlük veya çok kısıtlı süreli besin ihtiyacını karşılayabilen insanoğlu, bir tohumdan bin ürün aldıkça besinini uzun süre saklamayı başaracak, ilerleyen zamanda bu fazla ürünlerin takasının ortaya çıkmasıyla ekonomi kavramı doğacaktır. Yerleşik yaşamın sunduğu olanakların başında sağlıklı doğum oranın artması gelir. İnsan ömrünün de görece uzamasıyla tarım sonrası dönemde dünya nüfusunda büyük bir patlama yaşanacak, küçük gruplar halinde göçebe yaşayan insanların karşılaşmadığı sorunlar baş gösterecektir. Türdeşler arası anlaşmazlıkların çözümü için ortaya çıkan başta hukuk olmak üzere pek çok kavram da kuşaklar içinde insan yaşamında yer edecek, birlikte yaşama gelenekleri Neolitik Dönem’de oluşacaktır. Gıda ihtiyacını gidermenin ötesinde kurumlar geliştiren insan, komşularla iletişime geçtikçe sanattan felsefeye, bilimden spora “insan dünyası”nı ilmek ilmek dokuyacaktır. Belirtmeden geçmemek gerekir ki tarımın doğaya, “su kaynaklarını ve toprağın niteliğini dönüştürerek tek hücrelilerden memelilere tüm canlıların yaşamını uzun süreçte olumsuz etkileyecek saldırganca bir müdahale olduğu” iddiası, günümüz bilim dünyasında dillendirilmektedir. Tekerleğin icadından otomobilin yapımına geçen binlerce yıl ile ilk otomobilin yapımından günümüz ulaşım teknolojilerine ulaşılması arasında 150 yıl kadar bir zaman bulunması gibi bir örnekten hareket edersek; insanlığın aynı temel ihtiyaçlar etrafında döndüğünü ancak doğal veya insani etkiler altında bu ihtiyaçlarını gidermenin daha rahat yollarını aradığını söyleyebiliriz. Biliyoruz ki Evren içinde Dünya’nın tarihi, dünya üstünde insanın tarihi, insan tarihi söz konusu olduğunda ise 120 bin yıl mikronla ölçülecek küçüklükte yer kaplıyor. Tarımın “dün” icat edildiğini düşünerek hayata bakmak, geleceğin inşası için faydalı bir adımdır. Bir tohumdan bugün “insana dair” dediğimiz her şeyin yetişmesini sağlayan insanoğlunun gelecekteki sorunları bugünden çözmeye girişmesi, yani günümüz teknolojisinin yarını hedefleyerek gelişmesi de benzer bir yaklaşımın ürünüdür. 39