TED Meşale Dergisi 29. Sayı | Page 40

SPOR O L İ M P İ YAT P O DY U M U N D A K A D I N L A R I M I Z Türkiye, dünyanın en büyük spor organizasyonu olan Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez 1936 yılında madalya kazanır. Ancak 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nı ülkemiz için daha önemli kılan özellik, Türkiye’nin Olimpiyatlarda ilk kez kadın sporcularla temsil edilmesidir. Eskrim dalında müsabakalara çıkan Halet Çambel ve Suat Fetgeri Aşeni, nüfusu Müslüman bir ülkeden Olimpiyatlara katılan ilk kadınlar olarak da tarihe geçer. Halet Çambel daha sonra arkeoloji eğitimini tamamlayacak, uzun yıllar İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapacak ve Türkiye’de arkeolojinin gelişimindeki kilit isimler arasında anılacaktır. Kadınların toplumsal yaşamda erkeklerle eşit koşullara sahip olması için verilen mücadeleler 20. yüzyılın en önemli konuları arasındadır. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ve Amerika’da yükselen her tür ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik düşünceler en çok kadın-erkek eşitliği konusunda ses getirir. Buna karşın gelişmişlik endekslerinde en üst sıralarda yer alan ülkelerde bile hâlâ eşit işe eşit ücret başta olmak üzere kadınların çeşitli hak talepleri karşılanmış değil. Kadınların ne giymesi veya giymemesi gerektiği, hangi saatlerde, nerelere gidebilecekleri konusunda hiç durmadan konuşan ama neredeyse günde bir kadının cinayete kurban gitmesi karşısında ağızlarını bıçak açmayan erkeklerin çoğunlukta olduğu bir toplumda ise kadınların başarıları da ne yazık ki gereken ilgiyi görmüyor. Konu spor olunca futboldan başka dalların gündemde yer bulmakta zorlandığı ülkemizde kadın sporcuların elde ettiği önemli başarılar birkaç gün ana haber bültenlerine konu olduktan sonra unutulup gidiyor. Türkiye’de en çok ilgi gören spor dalı futbol olsa da ülkemiz milli takım veya kulüp takımları bazında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında değil. Kuşkusuz Galatasaray’ın 2000 yılındaki UEFA şampiyonluğu ve A Milli Futbol Takımımızın 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü gibi bunu bozan istisnalar var. Ancak basketbol, voleybol gibi takım sporları ile çeşitli bireysel sporlarda ülkemiz adına elde edilen başarılar bunun ötesine geçiyor. Bu noktada kadın sporcularımız, kısıtlı olanaklarla elde ettikleri başarılarıyla hem sportif anlamda göğsümüzü kabartıyor hem de azmin ve çalışmanın sonuçlarını genç kuşaklara anlatıyor. 38 Halet Çambel Türkiye daha sonra 1948 Londra, 1972 Münih ve 1976 Montreal Olimpiyat Oyunları’nda birer kadın sporcuyla katılır. 1984’te (Los Angeles) iki, 1988’de (Seul) dört kadın sporcuyla Olimpiyat Oyunları’nda yer alan Türkiye, sekiz kadınla mücadele ettiği 1992 Barselona Olimpiyat Oyunları’nda bir ilke imza atar. Judocu Hülya Şenyurt Barselona’da bronz madalya elde ederek ülkemizin makus talihini yener. Daha önce Avrupa Gençler Şampiyonu ve Avrupa ikincisi olan Şenyurt ayrıca 19 yaşında Olimpiyat madalyası kazanarak Türkiye’nin olimpik madalyaya sahip en genç sporcusu unvanını da elde eder. Sekiz yıl sonra 2000 Sydney Olimpiyat Oyunları’nda Hamide Bıçkın Tosun tekvandoda bronz madalya kazanır. Ülkemiz, özlemini çektiği Olimpiyat altınına ise 2004 Atina Olimpiyat Oyunları’nda kavuşur. O tarihte 21 yaşında olan halterci Nurcan Taylan Atina’da üç dünya ve beş rekor kırarak Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya kazanan ilk ve günümüz itibarıyla tek Türk kadın sporcu olmuştur. 2005’te Avrupa şampiyonu, 2006’da dünya ikincisi olan tekvandocu Azize Tanrıkulu da Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’ye madalya kazandıran sporcularımızdan. Tanrıkulu’nun Pekin 2008’de aldığı gümüş madalya Türkiye’nin kadınlar tekvandoda kazandığı ilk Olimpiyat madalyası özelliği taşıyor. 20 yaşındayken 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’nda gümüş, 24 yaşında Rio de Janeiro 2016’da bronz madalya almaya hak kazanan tekvandocu Nur Tatar ise birden fazla Olimpiyatta madalya kazanan ilk ve tek Türk kadın sporcu unvanını taşıyor. Spor otoritelerinin 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda da madalya beklediği Tatar’ın ayrıca birer Akdeniz Oyunları, Avrupa ve dünya şampiyonluğu bulunuyor. Nur Tatar 39