TED Meşale Dergisi 29. Sayı | Page 36

okyanuslarla da sınırlı değil. Atlantik ve Pasifik Okyanusları ile Akdeniz’de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre incelenen tüm ölü kaplumbağaların midelerinde mikroplastik parçacıklara rastlandı. Kaplumbağa başına 500 civarında mikroplastikle Akdeniz’deki kaplumbağalar bu sorundan en fazla etkilenen canlılar olarak tespit edildi. Yapılan birçok çalışma bugüne dek pek çok deniz canlısının mikroplastik sorunundan etkilendiğini gösteriyor. Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın insan eliyle yaratılan tehlikelere dikkat çekmek, hatta bunları bertaraf etmek için çabalayan kişi ve kuruluşlar da günden güne artıyor. 2013 yılında, henüz 18 yaşındayken okyanuslardaki plastik yığınlarını temizlemek için harekete geçen Hollandalı Boyan Slat bunlardan biri. Slat’ın kurduğu The Ocean Cleanup adlı örgüt bugün mühendis, bilim insanı ve bilişim uzmanlarından oluşan 80 kişilik bir ekiple okyanus kirliliğine karşı mücadele veriyor. Pasifik Okyanusu’ndaki Yedinci Kıta’nın ortadan kaldırılması için kısa, orta ve uzun vadede planlar ortaya koyan The Ocean Cleanup, Büyük Pasifik çöp alanının Hawaii ile California arasında kalan bölümünü plastik atıklardan temizlemeye hazırlanıyor. 34 The Ocean Cleanup Yedinci Kıta’yı temizlemeye hazırlanıyor. Kısa sürede gerçekleştirdikleri mühendislik projeleriyle 2015 yılında temizlik harekatı için sistem geliştirme, 2016 yılında Yedinci Kıta’nın havadan haritalanması ve geliştirdikleri sistemin Kuzey Denizi’nde denenmesinden sonra ekip Pasifik’e açılmaya hazır durumda. 2020’de başlayacak temizlik, plastik yığınını bariyerlerle belli bir alana hapsetme, bu yığını rüzgar, dalga ve akıntı gücüyle gemilere taşıma prensibine dayanıyor. Üstelik toplanan plastiklerin geri dönüşüm tesislerine teslim edileceği proje sırasında kullanılan tüm enerji okyanus gücünden veya güneşten elde edilerek hiçbir ek kaynağa ihtiyaç duyulmuyor. İnsanoğlunun sorumsuzca attığı çöplerin yanı sıra düzenli toplanan atıkların uygun şekilde depolanmaması da bu çöpten kıta kadar tehlikeli sonuçlar doğuran bir durum. Gelişmiş ülkeler hem ekonomilerini korumak hem de tüketimin çevreye etkisini en aza indirmek için atık yönetimi konusunda Ar-Ge çalışmaları yürütüyor. Atıkların ayrıştırılması, toprağa veya suya sızmayacak şekilde depolanması, geri dönüştürülebilir malzemelerin tekrar kullanıma sunulması, enerji üretiminde kullanılabilecek atıkların ilgili tesislere transferi gibi başlıklar giderek önem kazanıyor. Ülkemizde de hem çocuk yaştan itibaren bireylere bu bilinci kazandırmak hem de kurumsal bazda atık yönetimini örgütlemek için Sıfır Atık projesi hayata geçirildi. Atık türlerine ve proje içeriğine ilişkin detaylı bilgiye aşağıdaki karekodu cep telefonunuza okutarak ulaşabilirsiniz. Atıkların oluşturduğu somut sorun doğaya insan müdahalesinin kaçınılmaz bir sonucu. Bilim dünyası insan etkilerinin gezegenimizde yol açtığı dönüşümler üzerine uzun yıllardır çalışıyor. Öyle ki 2000 yılında Paul Crutzen ve Eugene Stoermer adlı iki bilim insanı tarafından ortaya atılan “Antroposen” (İnsan Çağı) kavramı dünyanın 65,5 milyon yıldır süren Senozoik Zaman’dan çıkıp yeni bir jeolojik evreye girdiğini iddia ediyor. İkiliye göre dünya, atom bombası kalıntılarının toprağa sızması, nükleer denemeler, tarımda kimyasal maddelerin kullanılması gibi nedenlerle 20. yüzyılın ortasından itibaren yer katmanlarında oluşan kalıcı değişiklik yüzünden artık yeni bir jeolojik dönemdedir. Bu dönem, öncekiler gibi doğal süreçlerin etkisiyle değil, doğrudan insan etkinliklerinin sonucunda tetiklenmiştir. O yüzden adı da “İnsan Çağı” olmalıdır. 16. İstanbul Bienali ve Yedinci Kıta İnsan etkinliklerinin yerküreyi şekillendirerek yeni bir jeolojik çağın başlayıp başlamadığına kesin olarak karar verilmesi için Uluslararası Yer Bilimleri Birliği’ne (International Union of Geological Sciences / IUGS) bağlı Uluslararası Katmanbilgisi (Stratigraphy) Komisyonu “Antroposen Çalışma Grubu” oluşturuldu. Grubun 2021 yılında Antroposen’in yeni bir jeolojik çağ olarak kabul edilmesini önerecek raporunu açıklaması bekleniyor. IUGS raporu onaylarsa kavram, bilim literatürüne resmen girecek. 14 Eylül - 10 Kasım 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen 16. İstanbul Bienali’nin teması “Yedinci Kıta”ydı. Bienal kapsamında 25 ülkeden 56 sanatçının 220’den fazla eseri sergilendi. Bienal küratörü Nicolas Bourriaud, “Antroposen’in en görünür sonuçlarından biri, ‘Yedinci Kıta’ adı verilen devasa atık yığının oluşumu oldu: Yedinci Kıta, merkezsizleşmiş bir dünyanın antropolojisi ve çağımızın bir arkeolojisidir. Günümüzün sanatsal üretimini, bilindik kıtalarla devasa yapıların çok uzağında yer alan bir farklılıklar takımadası ve çoklu evren olarak sunar. Yedinci Kıta, sanatı insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan olmayanlarla etkileşimini araştıran moleküler bir antropoloji olarak tanımlar” diyerek seçilen temanın önemine dikkat çekiyor. 35