PORTRE
A
SİNEMAYI KARNAVALA DÖNÜŞTÜREN YÖNETMEN
radan geçen yüzyılı aşkın zamanda
sinemayı derinden etkileyen, film
yapma biçimlerini değiştiren hem
sinemacılar hem de izleyiciler üstünde
büyük izler bırakan kimi isimler öne çıkar.
Bunlardan biri, sinema diline getirdiği
karnaval etkisiyle tanınan İtalyan
yönetmen Federico Fellini’dir. Fellini
1920 yılında İtalya’nın Rimini şehrinde
dünyaya gelir. Altı yaşında beyazperdede
izlediği ilk film ve ilkokul çağında
tanıştığı Amerikan çizgi romanları
onu yaşıtlarından farklı düşüncelere
yönlendirir. Henüz on yaşındayken evden
kaçarak bir sirkte çalışmaya başlar.
Sirklerin renkli, karmaşık, hareketli
dünyası ve çizgi romanlar Fellini’nin
kariyeri boyunca etkili olacak, buradan
öğrendikleri onun sinema dünyasını
şekillendirecektir.
YA Ş I N D A
19. yüzyılın ikinci çeyreğinde başlayan hareketli görüntüyü kaydedip oynatma
çalışmaları, 1895 yılında Augustus ve Louis Lumière isimli iki kardeşin sinematograf
adlı cihazı geliştirmesiyle büyük bir aşama kaydeder. Bundan önce çok tanıdık
bir isim, Thomas Edison, kinetoskop isimli bir makine yapar. Kinetoskopta 35
milimetrelik film makarası üzerine kaydedilmiş görüntü makine içinde döndürülür
ve cihaz üzerindeki deliğe gözünü yaslayan izleyici akan kareleri izleyebilir.
Lumière Kardeşler ise bu görüntüyü büyütüp perdeye yansıtmayı başararak
bugün anladığımız anlamda sinemanın mucidi olur. Lumière Kardeşlerin halka açık
gösterimini gerçekleştirdiği Trenin La Ciotat Garı’na Gelişi adlı film önce merak
sonra korku uyandırır. İnsanlar bu yeni icat karşısında heyecanlıdır ancak perdeden
üzerlerine gelen tren görüntüsü karşısında panikle kaçışırlar. Bu ilginç ilk deneyimin
üzerinden çok geçmeden, akan görüntülere müzik eklenmeye başlar, daha sonra
sesli ve renkli filmlerin çekilmesini sağlayan teknolojiler geliştirilir. Böylece sinema
kitlelere yayılan, rakipsiz bir eğlence halini alır.
46
ertesi yıl ilk özgün senaryosu beyaz
perdededir. 1945’te Roberto Rossellini’nin
yönettiği Roma, Açık Şehir filminin
hikâyesini yazar, senaryosuna katkıda
bulunur ve yönetmen yardımcılığını
üstlenir. 1948’de ufak bir rolle perdede
görünen Fellini, 1950 tarihli Varyete
Işıkları’nda yönetmen koltuğunu Alberto
Lattuada ile paylaşır ve nihayet 1952’de
Beyaz Şeyh ile ilk filmine imza atar.
Avrupa sinemasında yeni akımların
filizlendiği bir dönemde adını duyuran
Federico Fellini’nin şöhreti yavaş yavaş
İtalya dışında da yayılır. Ona uluslararası
ününü sağlayansa 1954 yılında Sonsuz
Sokaklar filmiyle ilk kez Yabancı Dilde
En İyi Film Oscarı’nı kazanmasıdır. Fellini
daha sonra Cabiria’nın Geceleri (1957),
Sekiz Buçuk (1963) ve Amarcord (1973)
filmleriyle aynı ödülün sahibi olacaktır.
Ayrıca, Amerikan Sinema Sanatları ve
Bilimleri Akademisi, “Dünya çapındaki
izleyicileri heyecanlandıran ve eğlendiren
sinematik başarıları” nedeniyle 1993
yılında Fellini’ye Oscar Onur Ödülü’nü
verir. Oscar Ödülleri tarihinde önemli
bir yere sahip olan Fellini’nin şu sözü
ise dikkat çekicidir: “Oscar’ın en büyük
ödül olduğu sinema mitolojisine ait bir
efsanedir.”
Fellini 1937 yılında mizah yazıları yazarak
gazetelere yollamaya başlar. Ertesi yıl
hayatını karikatürist ve mizahçı olarak
geçirme kararıyla Floransa’ya taşınır. İlk
karikatürü, burada yayımlanan 420 adlı
dergide basılır. 1939’da Roma’ya giderek
hukuk fakültesine kaydolsa da derslere
girmez. Marc’Aurelio dergisinde iş bulan
genç Federico, çizerlik ve espri yazarlığı
yaptığı bu dönemde sanat dünyasının
önemli isimleriyle tanışma ve çalışma
fırsatı bulur. Bunlar arasında en fazla
sinemacılarla ilgilenmekte, geleceği için
yeni planlar kurmaktadır. 1942 yılında
hikâyesini yazdığı ilk film, Mario Bonnard
imzalı Avanti c’è posto... seyirciyle
buluşur. Aynı yıl ilk uyarlama senaryosu,
47