Geleceğİn İşlerİ ve becerİlerİ neler
olacak?
Geçmişten bu yana, teknolojik gelişmelerle
birlikte rutinleşmiş, tekrarlayan ve
otomasyona uygun görevler makinelere
devredilirken karmaşık beceriler önem
kazanmaktadır. Örneğin, geçmişte maden
işçileri çoğunlukla fiziksel güç ve kaba
motor beceriler gerektiren ağır kaldırma
ve taşıma işlerini yapmaktaydı. Oysa
günümüzde, ağır fiziksel güç gerektiren
işleri çoğunlukla makineler yapmakta,
maden işçileri ise daha karmaşık beceriler
kullanarak bu makinelerin idaresini
üstlenmektedir. Benzer şekilde, geçmişte
çoğunlukla müşterilere para alıp verme
görevlerini üstlenen banka çalışanları,
günümüzde daha çok müşterilerin soru ve
şikâyetleriyle ilgilenmekte ve/veya finansal
ürünler satışı yapmaktadır. Makineleşme
ve otomasyonun insanlardan rutinleşmiş
ve/veya fiziksel güce dayalı görevleri
devralmasıyla, insanlar daha karmaşık,
üst düzey beceriler kullandıkları yeni iş
görevlerini yapmaya başlamıştır. Dördüncü
Sanayi Devrimi’yle birlikte de benzer bir
dönüşüm öngörülmektedir. Tüm sektörler
genelinde, çalışma saatleri içinde fiziksel
ve temel bilişsel becerilerin kullanılma
oranı giderek azalırken; üst düzey bilişsel,
sosyal ve duygusal ile teknolojik becerilerin
kullanılma oranının giderek artacağı
öngörülmektedir.
Gelecekte teknolojik becerilere olan talebin
artışına paralel olarak en çok istihdam
artışının da teknoloji ile ilişkili sektörlerde
olması beklenmektedir. Akıllı telefon,
tablet ve benzer taşınabilir elektronik
cihazların kullanımının yaygınlaşmasıyla
birlikte bu cihazların ve ilgili içeriklerin
geliştirilmesinde ve üretiminde yer alan
çalışanların sayısının artması kaçınılmaz
olacaktır. Bununla birlikte, teknolojinin
doğrudan ya da dolaylı biçimde talep
artışına neden olacağı sektörlerde de
istihdamın ve yeni iş sayısının artması
beklenmektedir. Türkiye Teknoloji
Geliştirme Vakfı’nın gerçekleştirdiği
araştırmaya göre, Türkiye’de teknolojik
gelişmelerden öncelikle etkilenecek
sektörler otomotiv ve otomotiv yan sanayi,
makine, beyaz eşya, gıda ve içecek, tekstil
ve kimya olacaktır. Türkiye’deki uzmanlar
önümüzdeki yıllarda en fazla talep görecek
işlerin ise endüstriyel veri uzmanlığı, robot
koordinatörlüğü, IT/IoT çözüm mimarlığı,
endüstriyel bilgisayar mühendisliği/
programcılığı, bulut hesaplama uzmanlığı,
veri güvenliği uzmanlığı, şebeke geliştirme
mühendisliği, 3D yazıcı mühendisliği,
endüstriyel kullanıcı arayüzü tasarımcılığı
ve giyilebilir teknoloji tasarımcılığı
olacağını öngörmektedir. Gelecekte talep
görmesi beklenen işlere bakıldığında,
tümünün üst düzey bilişsel, sosyal ve
duygusal ve teknolojik beceriler gerektiren
işler olduğu görülmektedir.
Uluslararası raporlar ve analizler geleceğin
işgücünde talep edilen becerilerin önemli
ölçüde farklılaşacağını ve yeni ortaya çıkan
iş ve sektörlerin çoğunlukla üst düzey
beceriler gerektireceğini göstermektedir.
Geçmişte teknolojik gelişmelerin
işgücünde neden olduğu değişimler
incelendiğinde, iyi eğitimli bireylerin
teknolojik gelişmelerle birlikte daha iyi
kariyerlere sahip olduğu, daha az eğitimli
bireylerin ise teknolojinin potansiyelinden
yararlanamadığı ve kariyerlerinde bir
gelişme olmadığı görülmektedir. Benzer
şekilde, gelecekte de daha az eğitimli
20
bireylerin otomasyon karşısında daha
fazla risk altında olacağı, eğitim düzeyi
yüksek bireylerin ise yeni teknolojilere
daha kolay uyum sağlayacağı ve
otomasyondan daha az etkileneceği
tahmin edilmektedir.
Gelecek İçİn eğİtİm nasıl olmalı?
Günümüz eğitim sistemlerinin çoğu
sanayi toplumlarına işçi yetiştirmek üzere
kurgulanmıştır; okullardaki öğrenciler
de tıpkı bir işçi gibi katı bir haftalık
çalışma programına sahiptir ve giriş çıkış
saatlerini zil sesine göre takip eder. Tüm
öğrencilerin çok benzer becerilere sahip
olmak üzere yetiştirildiği ve iş hayatında
gerekli becerilerin sabit kalacağı
varsayımına dayanan bu sistemlerin
geleceğin işgücünü hazırlamada yetersiz
kalacağı öngörülmektedir.
Teknolojik gelişmelerin hızı göz önünde
bulundurulduğunda gelecekte hangi
işlerin hangi becerileri gerektireceğine
dair net bir şeyler söylemek oldukça
zordur. Bugünün teknolojilerine göre
planlanacak bir eğitimle yetiştirilmiş
bir nesilden gelecekte talep edilecek
nitelikler çok farklı olabilir. Bu nedenle,
işgücü piyasalarında oldukça talep gören
ve gelecekte daha da önem kazanacağı
tahmin edilen üst düzey bilişsel beceriler
ve sosyo-davranışsal becerilerin yanı sıra,
yeniliklere uyum sağlayabilme/uyumluluk
becerisinin geleceğin işgücünü
oluşturacak bireylere kazandırılması kritik
görülmektedir. Beklenmedik durumlarda
harekete geçebilme, yeniliklere açık olma
ve hızlıca öğrenebilme gibi becerileri
içeren uyumluluk; eleştirel düşünme,
problem çözme gibi üst düzey bilişsel
becerilerle, yaratıcılık, merak etme
gibi sosyo-davranışsal becerilerin bir
birleşimini içermektedir. Ancak ne
yazık ki, pek çok düşük ve orta gelirli
ülke okullarda edinilmesi beklenen ve
uyumluluk için gerekli olan bu temel
becerilerin kazandırılmasında başarısız
olmaktadır. Yetişkinlere (örn. PIAAC)
ve gençlere yönelik (örn. PISA, TIMMS)
uluslararası değerlendirmeler, Türkiye’nin
de temel becerileri kazandırma
konusunda başarısız olduğunu; okuma,
yazma, matematik, problem çözme,
teknoloji kullanımı gibi becerilerde
pek çok ülkenin gerisinde kaldığını
göstermektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin
hem sahip olduğu işgücünün eğitim
düzeyini ve niteliklerini geliştirmesi hem
de işgücü piyasalarının ihtiyaçlarını göz
önünde bulunduran iyi tasarlanmış bir
eğitim sistemi aracılığıyla gelecek neslin
becerilerini güçlendirmesi gerekmektedir.
Eğitim sistemleri, bugün eğitim hayatına
başlayan çocukların pek çoğunun ileride
henüz bilinmeyen işlerde çalışacağı
düşünülerek yeniden kurgulanmalıdır.
Dış dünyadan izole edilmiş, geçmişin
becerilerine göre düzenlenmiş eğitim
uygulamaları geleceğin işgücü ve
beceri sorunlarını çözmeyecek,
aksine teknolojik gelişmelerden
elde edilebilecek faydaların önüne
geçecektir. Fen bilimleri ve beşeri
bilimler arasındaki kopukluk, teorik ve
uygulamalı eğitim arasındaki ayrılık ve
alınan eğitimin içeriğinden ziyade yüksek
öğretim diplomasına atfedilen prestij
günümüz eğitim sistemlerinin geleceğin
işgücünü oluşturmasının önündeki
temel engellerdir. Bu yaklaşımlar geride
bırakılmalı; iş dünyası, hükümet ve eğitim
paydaşları birlikte çalışarak 21. yüzyılın
gerektirdiği öğretim yaklaşımlarını ve
programlarını belirlemelidir.
Çalışmanın tamamına aşağıdaki linkten
ulaşabilirsiniz:
https://tedmem.org/mem-notlari/
degerlendirme/islerin-gelecegi-
gelecegin-isleri
21