TED Meşale Dergisi 27. Sayı | Page 52

BİLİM Bilimkurgu, insanın hayal gücünün en güzel meyvelerinden biri. Yaşanan gerçekliğin değişmez fiziki kısıtlamalarına aldırmadan özgür bırakılmış zihinlerin fantezileri... Belki de ilerlemenin bel kemiği... Einstein “hayal gücü bilgiden daha önemlidir” derken, Jules Verne gibi bilimkurgu edebiyatının dehalarının vizyonerliğine atıfta bulunuyordu kuşkusuz. Yani, saf bilgi o kadar da önemli değildir. Önce hayal etmek gerekir. Jules Verne’in de yaptığı tam olarak buydu. İşin hayal etme kısmını son derece iyi şekilde icra edip, bunu bilimin sınırları içerisinde yapmayı oldukça iyi başarıyordu. Üstelik bilim konusunda herhangi bir eğitimi ya da uzmanlığı yoktu. Aslında yazdığı 60’ın üzerinde kitaptan sadece 12 tanesi bilimkurgu içerikli olsa da, dünya, Jules Verne’i fantastik ve bilimkurgu hikâyeleri ile tanıdı. Bir asrı aşkın süre önce, yani derin denizleri keşfe çıkmanın, uzaya seyahat etmenin düşüncesinin bile “çılgınlık” olarak görüldüğü bir dönemde kaleme aldığı eserlerinde, insanoğlunu “Ay’a götürdü”; gelişmiş denizaltıları ile denizlerin derinliklerini dolaştırdı, dünyanın merkezine keşfe çıkardı… Pek çok nesli, hayal etmenin “imkânsızı isteyen gücüyle” tanıştırdı. “Gelecekte insanlar, akıllara hayret verecek şeylerle karşılaşacaklardır. Kutuplardaki buz yığınları atom kuvvetiyle eritilecek, milyonlarca dönüm verimli arazi dünyaya katılacak. İnsanlar göklere tamamen hâkim olacak. Mevsimlerin seyri değiştirilecek ve çöller birer bahçe haline getirilecek; gezegenlere yolculuk başlayacak ve insanlar Venüs ve Mars’a gitmek için planlar kuracaklar. Sürekli barışı sağlamak için merkezi Amerika’da olmak üzere bir dünya devleti kurulacak.” Jules Verne… 50 Öte yandan Verne’i, insanlık, düşün ve bilim tarihi açısından pek çok yazardan daha önemli kılan bir özelliği var: Muazzam öngörü yeteneği. Hayal ettiği şeylerin neredeyse tamamı, bir asırdır hayranlarının gözleri önünde gerçeğe dönüşmekte. Eserlerinde ayrıntılarıyla tarif ettiği buluşlar ve makinaların o sıralarda gelişmekte olan Batı sanayisi ve teknolojisine ilham kaynağı olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu buluşların birkaçına yakından göz atalım: Uzay Kapsülü “Dünya’dan Ay’a”, belki de Jules Verne’in en bilinen hikayesidir. Kitap, Verne’den sonraki yüzyılın en çok konuşulan teknolojik gelişmesini, yani uzay araştırmalarını konu alıyordu. Hikâyede, Baltimore Silah Kulübünün “çılgın” üyeleri, içinde insan olan bir mermiyi Ay’a ateşlemek niyetindelerdi. Bu mermiyi ateşleyecek silah biraz sıra dışıydı: 250 metre uzunluğa sahip bir top. İşin ilginci, 1969 yılında Ay’a inen ilk aracın Verne’in kitapta öngördüğü gibi alüminyumdan yapılmış ve üç astronot taşıyor olmasıdır. Verne’in konik-silindirik şeklinde tarif ettiği “hayal mahsülü” kapsülünün boyu 4,5 metre, çapı da 2,7 metreydi. Ay’a ilk inen Apollo 11 kumanda modülünün boyu ise 3,3 metre, çapı 4,9 metreydi. İki kapsülün fırlatma merkezleri de birbirine yakındı. Verne, bugün Florida’dan geçen 27. enleme yakın bir noktadan bahseder. Bu nokta, günümüzde NASA’nın bütün uzay araçlarının fırlatıldığı Florida’daki Cape Kennedy Üssü’nün sadece 200 kilometre batısında, Teksas’ta yer almaktadır. Hatta Teksas yönetimi, Jules Verne’nin şerefine uzay uçuşlarının kendi sınırları içerisinde başlatılması için lobi faaliyetleri yürütmüş; fakat başarı sağlayamamıştır. Dahası, meşhur Columbia modülünün adı, Jules Verne’nin anısına, onun hayal ürünü modülü olan Columbiad’dan ismini almıştır. Hikâye, sıfır çekim kuvvetinin insan vücudundaki etkilerine ilişkin oldukça doğru tanımlamalar da içermektedir. 51