BİLİM
Bilimkurgu, insanın hayal gücünün en güzel
meyvelerinden biri. Yaşanan gerçekliğin
değişmez fiziki kısıtlamalarına aldırmadan
özgür bırakılmış zihinlerin fantezileri... Belki
de ilerlemenin bel kemiği...
Einstein “hayal gücü bilgiden daha
önemlidir” derken, Jules Verne gibi
bilimkurgu edebiyatının dehalarının
vizyonerliğine atıfta bulunuyordu
kuşkusuz. Yani, saf bilgi o kadar da önemli
değildir. Önce hayal etmek gerekir.
Jules Verne’in de yaptığı tam olarak
buydu. İşin hayal etme kısmını son derece
iyi şekilde icra edip, bunu bilimin sınırları
içerisinde yapmayı oldukça iyi başarıyordu.
Üstelik bilim konusunda herhangi bir
eğitimi ya da uzmanlığı yoktu.
Aslında yazdığı 60’ın
üzerinde kitaptan
sadece 12 tanesi
bilimkurgu içerikli
olsa da, dünya, Jules
Verne’i fantastik ve
bilimkurgu hikâyeleri ile
tanıdı. Bir asrı aşkın süre önce,
yani derin denizleri keşfe çıkmanın,
uzaya seyahat etmenin düşüncesinin bile
“çılgınlık” olarak görüldüğü bir dönemde
kaleme aldığı eserlerinde, insanoğlunu
“Ay’a götürdü”; gelişmiş denizaltıları ile
denizlerin derinliklerini dolaştırdı, dünyanın
merkezine keşfe çıkardı… Pek çok nesli,
hayal etmenin “imkânsızı isteyen gücüyle”
tanıştırdı.
“Gelecekte insanlar, akıllara hayret verecek şeylerle karşılaşacaklardır. Kutuplardaki buz
yığınları atom kuvvetiyle eritilecek, milyonlarca dönüm verimli arazi dünyaya katılacak.
İnsanlar göklere tamamen hâkim olacak. Mevsimlerin seyri değiştirilecek ve çöller birer
bahçe haline getirilecek; gezegenlere yolculuk başlayacak ve insanlar Venüs ve Mars’a
gitmek için planlar kuracaklar. Sürekli barışı sağlamak için merkezi Amerika’da olmak
üzere bir dünya devleti kurulacak.” Jules Verne…
50
Öte yandan Verne’i, insanlık, düşün ve
bilim tarihi açısından pek çok yazardan
daha önemli kılan bir özelliği var: Muazzam
öngörü yeteneği. Hayal ettiği şeylerin
neredeyse tamamı, bir asırdır hayranlarının
gözleri önünde gerçeğe dönüşmekte.
Eserlerinde ayrıntılarıyla tarif ettiği buluşlar
ve makinaların o sıralarda gelişmekte olan
Batı sanayisi ve teknolojisine ilham kaynağı
olduğu şüphe götürmez bir gerçek.
Bu buluşların birkaçına yakından göz
atalım:
Uzay Kapsülü
“Dünya’dan Ay’a”, belki de Jules Verne’in
en bilinen hikayesidir. Kitap, Verne’den
sonraki yüzyılın en çok konuşulan
teknolojik gelişmesini, yani uzay
araştırmalarını konu alıyordu. Hikâyede,
Baltimore Silah Kulübünün “çılgın”
üyeleri, içinde insan olan bir mermiyi Ay’a
ateşlemek niyetindelerdi. Bu mermiyi
ateşleyecek silah biraz sıra dışıydı: 250
metre uzunluğa sahip bir top. İşin ilginci,
1969 yılında Ay’a inen ilk aracın Verne’in
kitapta öngördüğü gibi alüminyumdan
yapılmış ve üç astronot taşıyor olmasıdır.
Verne’in konik-silindirik
şeklinde tarif ettiği
“hayal mahsülü”
kapsülünün boyu
4,5 metre, çapı da
2,7 metreydi. Ay’a
ilk inen Apollo 11
kumanda modülünün
boyu ise 3,3 metre, çapı
4,9 metreydi.
İki kapsülün fırlatma merkezleri de
birbirine yakındı. Verne, bugün Florida’dan
geçen 27. enleme yakın bir noktadan
bahseder. Bu nokta, günümüzde
NASA’nın bütün uzay araçlarının fırlatıldığı
Florida’daki Cape Kennedy Üssü’nün
sadece 200 kilometre batısında, Teksas’ta
yer almaktadır. Hatta Teksas yönetimi,
Jules Verne’nin şerefine uzay uçuşlarının
kendi sınırları içerisinde başlatılması
için lobi faaliyetleri yürütmüş; fakat
başarı sağlayamamıştır. Dahası, meşhur
Columbia modülünün adı, Jules Verne’nin
anısına, onun hayal ürünü modülü olan
Columbiad’dan ismini almıştır.
Hikâye, sıfır çekim kuvvetinin insan
vücudundaki etkilerine ilişkin oldukça
doğru tanımlamalar da içermektedir.
51