Diğer bir konu ise trafikte yaşanan anlık
değişimlerdir. Yolda o an oluşan çukurlar,
kazalar, kapatılan yollar ve geçici
güzergâh değişimleri bir sorun olmaya
devam edebilir. Bu tip ani değişiklikler
otonom araçlara nakledilemediğinden,
yolculuğun devam etmesi imkânsız
hâle gelebilir. İlginçtir ki sürücüsüz
otomobillerin trafik kurallarına uymakta
insana kıyasla daha iyi olması, aslında
kaza riskini de artırıyor. Takip mesafesini
gayet iyi koruyan otonom araçlar,
sağdan veya soldan önlerine girecek
araçlara karşı frenleme ile cevap
verebiliyor. Ancak o sırada arkasında
yakın takip mesafesinde olan bir aracı
da hesaba katabiliyorlar mı? Ya da
çarpışma alanından uzaklaşmak için
manevra yaptıklarında, yapay zekânın
algoritmaları anlık saha analizini yeniden
yapabiliyor mu? Bu noktada yapay
zekânın işleyiş yetkinliğini sorgulamamız
gerekiyor.
değişiklikler de var. Örneğin taksicilik,
şoförlük gibi meslekler, çok değil 20
yıl sonra tarihe karışabilir. Düşen kaza
oranları yüzünden sigorta şirketleri
önemini yitirebilir. Bunun yanında araç
alırken, o araçta aradığımız özellikler
tamamen değişecek gibi görünüyor.
Aracın yolcusuna yani “sahibine”
sunduğu hizmetleri önemseyeceğiz.
Vagon açmazına benzer bir sorunla
karşılaştığında almak istediğimiz modelin
nasıl davrandığına, yani nasıl bir etik(!)
tutumu olduğuna bakacağız.
Bahsettiğimiz temel problemler
aşılmadıktan sonra otonom arabaların
hayatımızın tamamen bir parçası
olmasına biraz daha zaman var gibi
gözüküyor. Yapay zekâ teknolojileri bazı
etik problemlere rağmen bu kadar hızlı
gelişirken şu soruyu sormamızda fayda
var: Hayatımızın bu kadar içinde olan
arabalara gönül rahatlığıyla otonomi
verebilecek miyiz?
Tüm bu etik ve hukuki problemlerin yanı
sıra işin sosyolojik açıdan yaratacağı
16
17