KÜLTÜR - SANAT
Drama
Köprüsü
HALKIN
ORTAK HAFIZASI
Türkülerimiz
İnsan toplulukları antik dönemlerden itibaren
yaşadıklarını kayda geçirmeyi önemsemiştir. Bu
arzunun altında yatan başlıca nedenler devlet
yöneticilerinin halkı bilgilendirme isteği ve kimi
meraklı araştırmacıların geçmişte olup bitenden
ders çıkarma dürtüsüdür. Bunun yanı sıra her
türlü resmî işlemden bağımsız olarak bireyler
de yaşamlarında iz bırakan olayları kuşaktan
36
kuşağa aktaracak yöntemler geliştirmiştir.
Anonim halk edebiyatı bunun en önemli
örneğidir. Orta Asya bozkırlarında çetin doğa
koşullarıyla mücadele içinde başlayan Türk
edebiyatı da bu bakımdan oldukça zengindir.
Çoğunun çıkış noktası unutulsa da yıllara
meydan okuyan türkülerin her birinin ardında
acı-tatlı hikâyeler yatar.
Özellikle 1800’lü yıllarda eşkıyalara türkü
yakılmasının ne kadar yaygın olduğu
malum. Ancak unutmamak gerekir ki,
o dönemde eşkıya olarak adlandırılan
kişilerin ve grupların toplum içinde
bugünkünden çok daha farklı bir yeri
vardı. Eşkıya tanımına uysalar da pek
çoğu halkın çıkarlarını gözetiyor, insanlara
zulmetmek yerine zulme karşı çıkıyor,
klasik tabirle zenginden aldıklarını fakirle
paylaşıyorlardı.
Bunlardan biri de hiç şüphesiz ki uğruna
“Drama Köprüsü” türküsünün yakıldığı
Debreli Hasan’dı. Bugün,
Makedonya - Arnavutluk sınırında kalan
Debre’de yaşayan Hasan’ın yaşadığı
dönem kesin olarak bilinmemekle birlikte,
yaygın kanı Ödemişli ünlü eşkıya Çakırcalı
Mehmet Efe’yle aynı dönemlerde, yani
1870-1920 yılları arasında yaşadığı
yönündedir. Bu konuyla ilgili olarak,
Selanikli bir tüccarın iş için İzmir’e
gitmeye niyetlenmesiyle “Debreli’den
kurtulsan Çakırcalı’dan kurtulamazsın”
şeklinde uyarıldığı, durumun da tam bu
şekilde olduğu anlatılır. Debreli Hasan’ın
elinden kıl payı kurtulan tüccar, İzmir
dağlarını mesken tutmuş Çakırcalı’dan
kaçamamıştır.
Yörenin asil ailelerinden birinin çocuğu
olan Debreli Hasan, uzun süren askerliği
boyunca maruz kaldığı haksızlıklara
dayanamaz, kendisine hakaret eden
komutanını vurarak kaçar. Bilinene göre
bir çetesi yoktur, sadece “Karakedi”
lakabıyla nam salmış bir adamı vardır.
Halkın kendisini bu kadar sevmesinin
sebebiyse halka zulmederek zenginleşen
kişileri soyarak elde ettiği parayı fakirlerle
paylaşmasıdır. Rivayet odur ki, türküye
adını veren Drama Köprüsü de bu
paralarla yaptırılmıştır.
Debreli Hasan’ın bu kadar sevilmesinin bir
diğer sebebi de yoksul aile çocuklarını,
yetim ve öksüzleri evlendirmesidir. Halk
arasında anlatılana göre Debreli’nin
mesken tuttuğu dağların yakınlarında
yaşayan bir genç, tek danasını satmak için
İskeçe’ye doğru yola çıkar. Yolda gencin
yolunu kesen Hasan, onun evlenmek için
parası olmadığını anlayarak düğününü
üstlenir, gereken parayı ona verir ve
danasını da satmamasını öğütler.
Hüseynik’ten
Çıktım
Şeher Yoluna
Anadolu türkülerinin ilginç yönlerinden
biri de, sadece sevgililere yazılmamış
olmasıdır. “Hüseynik’ten Çıktım Şeher
Yoluna” veya “Telgrafçı Akif” adıyla
bilinen Elazığ türküsü de bunun en güzel
örneklerindendir.
Türküde adı geçen Akif, dönemin posta
teşkilatının Harput şubesinde müdürdür.
Yakışıklı ve mert olup, “Telgrafçı Akif”
adıyla da anılan bu genç, yöre halkı
tarafından çok sevilir. Hüseynik’te yaşayan
Akif, her sabah Saray Yolu’nu kullanarak
Harput’a çıkar. Türküde anılan şehir
Harput, düşülen yolsa Saray Yolu’dur.
Türküde adı geçen Lütfi de Akif’in
müdürlük yaptığı dönemde işe başlayan
ve Akif tarafından sevilen bir gençtir.
37