Sputnik 1, bugünden bakıldığında oldukça düşük tekno-
lojili ve hantal bir uydudur. Ancak, belirlenen yörüngeye
yerleştirilmesi ve öngörülen görev zamanını doldurana
kadar uzay boşluğunda kalması büyük bir başarıdır. Sov-
yetler Birliği’nin bu başarıya dayanarak dünyayı uzaydan
kontrol edebileceğine ilişkin propagandası, ABD’de uzay
araştırmalarına daha fazla bütçe ayrılmasına, hatta ülke-
nin tüm stratejisinin bu noktadan şekillenmesine zemin
hazırlar. SSCB’den geri kalmadığını kanıtlama çabasına
girişen ABD, 6 Aralık 1957’de Vanguard adlı uyduyu fır-
latmaya çalışır. Ancak uydu henüz fırlatma platformun-
dayken patlar. ABD, daha sonra iki başarısız denemenin
ardından 26 Mart 1958 tarihinde Explorer 3 isimli uyduyu
yörüngeye yerleştirmeyi başarır. Bundan kısa süre sonra,
29 Temmuz 1958 tarihinde ABD Başkanı Dwight Eisen-
hower’ın emriyle Ulusal Havacılık ve Uzay Araştırmaları
Dairesi (NASA) kurulacak, Birleşik Devletler’in uzay haki-
miyeti çalışmaları hız kazanacaktır. Hatta 1970’lere kadar
ABD’de yaygın olan ırkçılık, uzay araştırmalarında
SSCB’nin önüne geçmek adına askıya alınacak, NASA’da
çalışması için bir grup siyahi kadın bilim insanına tek-
lif götürülecektir. Bu konu; Oscar, Altın Küre ve BAFTA
Ödüllerine aday gösterilen 2016 yapımı “Hidden Figures”
(Gizli Sayılar) filmine de konu olur. 1960 Roma Olimpiyat
Oyunları’nda ABD adına altın madalya kazanan efsa-
nevi sporcu Muhammed Ali’nin (Cassius Clay), uğradığı
ırkçı muameleyi protesto etmek için madalyasını nehre
fırlattığı, siyahi bireylerin beyazlarla aynı asansöre bin-
mesi uygulamasının bile henüz tam olarak kaldırılama-
dığı bir dönemde siyahi matematikçilerin devletin önemli
kurumlarından birinde istihdam edilmesi, uzay yarışında
ABD’nin, iç siyasetini bile tepetaklak etmeyi göze aldığını
gösterir niteliktedir.
30