İnsanlık tarihi neredeyse çatışmaların, savaşların tari-
hiyle yaşıttır. Başlangıçta doğa koşullarına karşı hayatta
kalabilmek için giyinme ve barınma sorununa geçici çö-
zümler üreten insanoğlu zamanla daha dayanıklı aletler
yapmaya, aletleri kullanarak avlanmaya başlar. Bu dö-
nemde insanlar arası çatışmalar kısıtlı olan av hayvan-
larını veya meyveleri yenebilecek ağaçları paylaşma ko-
nusunda yaşanır. Küçük gruplar halinde bir arada avlanan
insanoğlu, tarımın icadıyla birlikte yüksek nüfuslu kitleler
halinde yerleşik yaşama geçer. Tarım, avcı-toplayıcılığa
oranla hem daha fazla insan gücü gerektirdiğinden hem
de hasat sonunda elde edilen ürün daha kalabalık bir
toplululuk tarafından paylaşılacağından, insanlığın ilk
yerleşimleri tarıma uygun alanlar yakınında kurulmuştur.
Tarıma geçildikten sonra görece bir barış ortamına kavu-
şan dünyanın bu düzeni uzun sürmeyecektir. Nüfus artıp,
toprak önceki dönemlerdeki verime sahip olmayınca açlık
baş gösterir. Yeni tarım arazilerine duyulan ihtiyaç, baş-
ka insan gruplarının yaşadığı bölgeleri zorla ele geçirme
dürtüsü yaratır. Böylece tarih boyunca dur durak bilme-
yen savaşlar da başlar.
28
Yerleşik hayatla birlikte insanlık, bugün, adına uygarlık
dediğimiz; aile, devlet, din gibi temel kurumlardan oluşan
büyük yapıyı inşa eder. Yerel uygarlıklar geliştikçe hem
topluluklar arası ilişkiler ilerler hem de sınırlı kaynaklara
erişim konusunda çatışmalar hızlanır. Başlangıçta somut
bir ihtiyaçtan, toplumu besleme çabasından doğan küçük
çaplı savaşlar zamanla bunun ötesine geçerek sınırsız