19. yüzyıla gelene kadar postanın devlet tekelinde olduğu, yalnızca resmi evrakın posta sayıldığı görülür. Bu durum, devletlerin kişiler arası haberleşmeye uyguladığı bir sansür olarak değerlendirilmemelidir. Günümüzden çok uzak gibi görünse de yalnızca iki yüzyıl içinde dünyanın geçirdiği büyük değişimden önce yurttaşlar arasında bir haberleşme ihtiyacından söz edilemez. Çünkü birbirinden farklı kültürel kodlardan gelseler de Doğu dünyasında da Batı dünyasında da sosyal yaşam“ toplum”( Alm. Gesellschaft, İng. Society) değil,“ topluluk”( Alm. Gemeinschaft, İng. Community) kavramıyla açıklanabiliyordu. Alman sosyolog Ferdinand Tönnies’ in geliştirdiği bu kavram ikilisi, klasik dönem insanıyla modern dönem insanını ayırmak için de referans noktası kabul edildi.“ Topluluk” tipi toplum yapısında, tarıma veya askerliğe dayalı ekonomiler söz konusudur. İnsanlar doğdukları yerden ayrılmadan hayatlarını aynı dar coğrafi alanda geçirir ve burada ölür. Bu topluluğun üyeleri büyük oranda akrabadır ve toplumsal iş bölümü gündelik hayatın değişmez bir parçasıdır. Bu bilgiler ışığında şehirleşme öncesi dönemde insanların uzak mesafelerde tanıdıklarının olması ve onlarla iletişime geçme ihtiyacı ihtimal dışıdır.“ Şehirleşme” olgusu Avrupa ile Doğu dünyasında farklı süreçlerden geçerek gelişse de olgunun ortaya çıkmasıyla üretim ilişkileri köklü değişime uğrar. Bu süreçte gerçekleşen Sanayi Devrimi üretim ilişkilerini derinden etkiler. Büyük şehirlerde yaygınlaşan fabrikalarla birlikte insanlar doğdukları yerlerden ayrılıp başka bölgelere yerleşmeye başlar. Aynı dönemde çeşitli nedenlerle başlayan savaşlar da büyük nüfus hareketliliğine yol açar. Artık, insanların uzaklarda haber iletmek istedikleri ve haber bekledikleri yakınları vardır.
19. yüzyıldan itibaren posta ağlarından yurttaşların da yararlanması fikriyle birlikte dünya genelinde birbirinden uzak bireyler arasında gönderim yapılmasını sağlayan bir sistemin temelleri atılır. Sanayi Devrimi’ nin başladığı yer olması nedeniyle o dönemdeki birçok gelişme gibi posta taşımacılığının da şekillendiği ülke İngiltere olur. Örneğin gönderilerin ücretlendirilmesine ilişkin ilk fikirler Sir Rowland Hill’ in 1837 tarihli“ Posta Reformu: Önemi ve Uygulanabilirliği”( Post Office Reform: Its Importance and Practicability) adlı kitabında yer alır. Hill, ağırlığı 15 gramın altında olan gönderilerin, İngiltere içinde mesafe gözetmeksizin 1 penny ile ücretlendirilmesini, ödemenin gönderici tarafından yapılmasını ve bedelin tahsil edildiğini belirten bir kâğıdın gönderinin üzerine yapıştırılmasını önerir. 3 yıl sonra ise İngiltere’ de, dünya üzerindeki ilk pul basılır. 1 Mayıs 1840’ ta tedavüle çıkan, siyah zemin üzerinde Kraliçe Victoria’ nın portresinin yer aldığı pul, fiyatı ve renginden dolayı“ Penny Black”( Kara Penny) adıyla anılır. Türkiye’ de ilk posta pulu, Sultan Abdülaziz döneminde, 1 Ocak 1863 tarihinde tedavüle çıkar. Bugün dünyadaki en yaygın hobilerden sayılan pul koleksiyonculuğu da aşağı yukarı aynı tarihlerde başlar. Evrensel bir terminolojisi ve milyonlarca tutkunu olan pulculuk, posta sektörünün gelişmesiyle doğru orantılı olarak gelişti. Kökeninde ise bir posta gönderisinin ücretinin ödendiğine ilişkin“ makbuz” un icadı yatar.
11