TARİH
İster devasa bir gökdelende, ister mütevazı bir apartman katında, isterse bahçe içinde küçük bir ev olsun, her konutta mutlaka bulunan bir donatıdır posta kutusu...
Son dönemde içine mektuplar veya kartpostallar yerine tanıtıcı broşürler, reklamlar, faturalar atılsa da 20. yüzyılın en yaygın iletişim aracına, yani mektuba ev sahipliği yapan, her gün büyük heyecanla kilidi açılan bir nesneydi bugün hayatımızdaki işlevi daralan bu küçük nesneler. Günümüzde bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tabletler sayesinde mesafe tanımadan anlık haberleşme olanağına sahibiz. Küçücük bir sinyal sesiyle cebimizden çıkardığımız telefon, bir tıkla açtığımız e-posta, kuşkusuz gündelik hayatı kolaylaştıran bir nitelik taşıyor. Mektup ise bugün yalnızca nostaljik bir ürüne dönüştü. Peki neydi mektubu bir dönem bu kadar önemli kılan? Posta zarflarının yurt içi ve yurt dışında dolaşmaya başladığı 19. yüzyıldan önce insanlar nasıl haberleşiyordu? Birbirine bağlı bu soruları yanıtlamak için tarihte kısa bir yolculuğa çıkmak gerekiyor.
İlk mektup örneklerine yazıyı bulan Sümerlerde rastlanır. Babil hükümdarı Hammurabi’ nin diğer devlet yöneticilerine gönderdiği mektuplar da tarihin ilk askerî ve siyasi yazışmaları sayılır. Ayrıca Asya ile Avrupa arasında yürütülen yoğun ticari faaliyetlerde büyük pay sahibi olan Hitit ve Asurlara ait yazışmalar en eski mektuplar arasında yer alır. İlk düzenli posta teşkilatını kuran ise Perslerdir. Satraplık adı verilen 12 geniş eyalete bölünerek yönetilen Pers İmparatorluğu, satraplıkların kendi arasında ve satraplıklar ile yönetim merkezi arasında düzenli bilgi akışını sağlamak üzere o güne kadar görülmemiş bir örgütlenmeyi gerçekleştirir. Bu düzenin benzeri, yine çok geniş topraklara hükmeden Roma İmparatorluğu’ nda da görülecek ve“ Cursus publicus” adıyla sosyal bilimler literatüründeki yerini alacaktır.
10