“ Cin Ali Hikâye Kitapları”, yaratıcısı Rasim Kaygusuz’ un geliştirdiği“ Oyunla Okuma Öğretimi” yönteminin son halkasıdır. Bu yöntemde çocuk hem oynar hem de okumayı öğrenir. Birinci sınıfları okutmayı çok seven Rasim Öğretmen, çocuklara okumayı daha kolay öğretmek için“ Çözümlü Alfabe”,“ Oyunla Okuma Öğretimi”,“ Tombala” gibi çeşitli okuma araçları yaratır. Bunları önce kendi sınıflarında deneyen Rasim Öğretmen sonra arkadaşlarına da önerir.
“ Oyunla Okuma Öğretimi” çok başarılı olur. Bu yöntemi uygulayan öğretmenlerin okutmadaki başarısı kulaktan kulağa yayılır. Rasim Öğretmen bu yöntemi anlatmak için diğer okullara gider. Hatta“ Çözümlü Alfabe” nin nasıl kullanılacağını sınıfta anlatmak için daha büyüğünü yaptırıp okullara götürür. Artık adı“ Sinemacı Öğretmen” dir.
Cin Ali Hikâye Kitapları’ nın ilk basımı 1968 yılında yapılır. Önce ilk üç kitap çıkar:“ Cin Ali’ nin Atı”,“ Cin Ali’ nin Topu”,“ Cin Ali’ nin Topacı”. Bütün kitaplar tükenir, yeni baskıları yapılır. Ardından serinin diğer kitaplarını yazar Rasim Öğretmen.
13,5x15cm boyutlarındaki kitap, minik ellerden hiç düşmez. Çocuklara okumaları için teker teker alınır, teker teker verilir. Her birinde ayrı bir dünya vardır, çocukları alır götürür.
Kapakları SEKA kartonuna basılır, iç yaprakları ise saman kâğıdındandır. Her bir kapak ayrı bir renk, ayrı bir öykü … Yıllar sonra yeniden basıldığında artık SEKA kartonu da yoktur, saman kâğıdı da …
Önce üçer beşer istenir kitaplar, sonra yüzer yüzer, biner biner … Rasim Öğretmen’ in adı artık“ Cin Ali’ nin Babası” olur. Okullara gittiğinde“ Cin Ali’ nin Babası geldi.” diye karşılar çocuklar. Cin Ali öylesine etten kemiktendir ki çocuklar neden Cin Ali’ yi de getirmediğini Rasim Öğretmen’ e sorarlar. Rasim Öğretmen çocukların hayallerini bozmak istemez,“ O da sizin gibi öğrenci; okulda olduğu için getirmedim.” der. Ertesi yıl aynı okula gittiğinde çocuklar yine sorar Cin Ali’ yi, yine aynı yanıtı alırlar; bir sonraki yıl da … Cin Ali’ yi soran çocuk, olayı ancak dördüncü yıl anlar:“ Buldum! Aslında Cin Ali diye biri yok!”
53