TED Meşale Dergisi 22. Sayı | Page 42

2011 yılında UNESCO ( Birleşmiş Milletler Eğitim , Bilim , Kültür Teşkilatı ) Dünya Miras Geçici Listesi ’ ne kaydedilen Göbeklitepe ’ deki çalışmalar , Anadolu topraklarındaki Hattuşaş , Efes , Gordion gibi antik şehirlerde olduğu gibi çok eski tarihlerde başlamamıştır . 1960 ’ lı yılların başında İstanbul Üniversitesi ile Chicago Üniversitesi ( ABD ) öğretim üyelerinden oluşan bir ekibin Güneydoğu Anadolu Bölgesi ’ ndeki arkeolojik alanları araştırması sırasında burada yüzey araştırması yapılır . Bölgenin bir mezarlık olduğu düşünülür ve derin kazılara girişilmez . Bölgenin adı 1980 yılında yine yüzey araştırmaları kapsamında uluslararası literatüre girer . Ancak toprağın altında yatan hazinenin keşfedilmesi için 1994 - 1995 yılları beklenecektir . Heidelberg Üniversitesi ’ nden ( Almanya ) Prof . Dr . Klaus Schmidt 1994 yılında bölgede yaptığı araştırmalarda Göbeklitepe ’ de tahmin edilenlerden farklı bulgulara ulaşacağına inanır . 1995 ’ te başlatılan kazı çalışmaları ilerledikçe Göbeklitepe ’ nin günümüzden yaklaşık 11 bin 500 yıl önce inşa edildiği ortaya çıkar .
Göbeklitepe arkeolojik alanında en fazla dikkat çeken yapılar , T biçimli , uzunlukları 7 metreyi bulan , üzerlerinde üç boyutlu kabartmaların yer aldığı dikilitaşlardır . Taşların kusursuz kesimi , çizim ve kabartmalardaki mükemmellik , yapıları inşa edenlerin yüksek bir teknoloji ile gelişmiş bir estetik zevke sahip olduğunu gösterir . Göbeklitepe ve civarında konut olarak yapılmış hiçbir yapıya rastlanmaması , bölgenin
dinsel amaçlarla yapıldığının göstergesi sayılır . Ancak yine de taşların neden yontulduğu , yerleşimden uzak bir alanda devasa eserlerin neden inşa edildiği tam olarak tespit edilememiştir .
Dikilitaşların stilize edilmiş insan biçimleri olduğu , bir ayindeki insanları temsil eder şekilde dizildikleri düşünülüyor . Taşların üzerindeki kabartmalarda ise hayvan motifleri öne çıkıyor . Başlıcaları akrep , boğa , yaban domuzu , tilki , akbaba , ördek , yılan , akrep , ceylan , eşek olan 17 hayvanın tasvir edildiği saptansa da bu figürlerin neyi temsil ettiği konusunda net bir bilgiye henüz ulaşılamamıştır . Bir görüşe göre bu hayvanlar Göbeklitepe ’ yi kuran insanların inanışında bazı şeyleri sembolize eder . Başka bir yaklaşım ise Göbeklitepe ’ nin birçok toplumun ortak dinî merkezi olduğu düşüncesinden hareketle , hayvanların her birinin buraya ibadete gelen kabilelerin işareti olduğunu söyler . Klaus Schmidt ’ in öncülük ettiği diğer görüş , hayvan kabartmalarının altında sembolik anlamlar aramanın gereksiz olduğu , insanların çevrelerinde gördüğü hayvanları sanatsal amaçla tasvir ettiği yönündedir . Yapılan araştırmalar , taşlardaki hayvanların o dönemde Güneydoğu ’ daki canlı çeşitliliğiyle uyumlu olduğunu ortaya koymuştur . Hatta bir dikilitaştaki aşağı iner pozisyonda betimlenmiş aslan kabartmasından yola çıkarak , aslanın ana vatanının Afrika olmayabileceği konusu gündeme gelmiştir .
22