TED Meşale Dergisi 19. Sayı | Page 20

ALIŞILMIŞIN DIŞINDAKİ ÇİZİM TEKNİĞİYLE, SIRADAN OLAYLARI MİZAHİ BİR DİLLE SUNAN YİĞİT ÖZGÜR, HAYATIN İÇİNDEN YAKALADIĞI KÜÇÜK AYRINTILARLA İNSANLARIN HAYATINA DOKUNUYOR. Yiğit Özgür kimdir? Kısaca tanıyabilir miyiz? 1977 İstanbul doğumluyum. Çocukluğumdan beri karikatür ve mizahla ilgileniyorum. 17 yaşında karikatür yarışmalarına katılmaya başladım. Karikatür dışında çocuk kitapları resimledim, çizgi öyküler, çizgi filmler ve illüstrasyonlar yaptım. Hacettepe Üniversitesi mezunuyum. 2002 yılından beri mizah dergilerinde çalışıyorum. İstanbul’daki ilk çizerlik döneminizde başkalarının esprilerini çizdiğinizi biliyorum. Hatta ilk götürdüğünüz karikatürün beğenilmediği vs. Çok saçma ya da akılsızca bulmadığım sürece çizerlikle ilgili her şeyi yaptım. - Şimdilik katlanayım, ileride bana büyük faydası olacak diye düşünerek değil - sadece sevdiğim için yaptım. Adım adım yükselmek ya da uzun vadeli kariyer planı yapmak gibi bir dürtüm olmadı. Benim için önemli olan aktif olarak karikatür vs. çizmekti. Elbette kendi köşemde kendi mizahımı yapma hayalim vardı ama kabiliyetim var mıydı, tam bilmiyordum. Mizah camiasının içinde aktif olarak bulunmak, kendi köşemi yapıp yükselmekten, kendi ismimi parlatmaktan daha önce geliyordu. Yeteneğim var mı yok mu diye zorlasaydım, kötü espriler buluyorum diye üzülüp dursaydım şu an başka bir iş yapıyor olurdum. Özellikle ustalar kısa ve vurucu diyalogları önerirken ve buna yönlendirirken siz kendinize özgü absürd diyaloglar; rekor sayılabilecek konuşma balonları içeren karikatürler çıkardınız ve bunlar çok beğenildi. Başlangıçta okurda karşılık bulamama kaygısını taşıdınız mı? Uzun diyaloglu karikatürleri çizdikten sonra dergideki diğer çizerlere gösterdim. Mizah dergileri bu tip denemeler yapmak için çok uygun mecralardır. Ufak tefek denemeler yapılır, beğenilmezse dergiye zarar vermez. Denemeye karar verdik. Üç karikatürlük ufak bir köşem oldu. Zamanla karikatür sayısı arttı, köşe ölçüsü büyüdü. Okurlar neyi beğenir, hala tam bilemiyorum. O konuda uzmanlaşmak çok sıkıcı. İçinden geleni yaparsın, belki de çok hüzünlü şeyler çıkar. Ama güldürsün diye yaptığım şeye gülünsün isterim. “Hmm okurlar bunu beğenir” diye tepki alınca o iş olmamış diyorum. Hahaha diye gülünmesi lazım. Kahkahayı bastıktan sonra isterlerse kimse bunu sevmez desinler, önemi yok. Siz çizer olmasaydınız kendi çizdiğiniz bol diyaloglu karikatürlere yaklaşımınız nasıl olurdu? Eğer kaliteli ve komik ise ne kadar uzun olduğunun bir önemi yok. Eskiden beri uzun diyalogların olduğu karikatürler yapılıyor zaten. Bunu ben keşfetmedim. Sırf yer dolsun diye konuşma balonunu abartmak tabii ki sinir bozucu olur. Az balonlu kötü espriler en azından az zaman kaybettiriyor. İnsanlar eğer bir karikatürüme gülmüşse, onu bulurken ben de sesli gülmüş oluyorum genelde. En güzel fikirler, bulduğumda bana da sürpriz olan, kahkaha attıranlar oluyor.