TALENTPOLİTAN 1 | Page 65

“Çocuk henüz küçükken, onu hangi spor dalına yönlendireyim?” düşüncesi var. Bunlar şanslı ebeveynler ve çocuklar. Şanssız olanlar ise hiç spor yapmamış aileler. Ülke onları nasıl bilinçlendirecek? Onları nasıl bir rotaya almalı ki, ülke sportif bağlamda gençleri kazanmalı? Tabii bana değil devlet büyüklerimize asıl sorulması gereken soru bu olmalı. • Yetenekli olduğunu düşünen bir genç gerçekten yetenekli olup olmadığını nasıl belirleyebilir ve kendini kanalize edebilir? Problem bu! Bir çocuğun kendini o seviyede görmesi tahminen 13-14 yaşından sonradır. 13-14 yaşına kadar hiç spor yapmamış bir çocuk çok iyi bir antrenörün elinde değilse ki o antrenör de ilgilenmek durumunda değil! Maalesef harcanmış bir yetenek haline gelir. 13-14 yaşında başlayıp da “başarılı olamayacağım” diye bir olay da yok. Önemli olan “çocuk kendi yeteneğinin farkında”; bu yeteneği kaliteli bir kulüpte, kaliteli bir antrenöre göstermek durumunda. Burada da önemli olan kaliteli kulübün ve kaliteli antrenörün onu kabul etmesi ki o üçlü döngü gerçekleşsin. Antrenör şunu diyebilir: “benim için çok boş bir vakit.” 13-14 yaşına gelmişsin, bir şeyin yok! Kulüp maddi yönden, para kazanma açısından bakar: “gel kardeşim” der. 1314 yaşındaki çocuk, orada sıyrılma şansı bulabilir. “Hayat bir şans!”, o kadarını söyleyeyim. O şansın hangi kapıyı açacağı veya sizi nasıl yönlendireceği inanın sizin elinizde değil. • Çok isterlerse? Çok istemek, evrendeyiz, geri dönmesi demek olur. 13-14 yaşına geldikten sonra çok istemek, klasik Yeşilçam filmi olur gibi geliyor bana. Kendi yeteneğinin farkına 13-14 yaşında varır, 11-12 yaşında bir çocuğun daha kendi benliğinin veya yeteneklerinin farkına varması olayı çok zor! Spora amatör zihniyetle yaklaşıyorum. Spor benim için ilk önce sağlık. B İ R YETENEK KA Ş İ F İ D İ R