“Çocuk henüz küçükken, onu hangi spor dalına
yönlendireyim?” düşüncesi var. Bunlar şanslı
ebeveynler ve çocuklar. Şanssız olanlar ise hiç spor
yapmamış aileler. Ülke onları nasıl bilinçlendirecek?
Onları nasıl bir rotaya almalı ki, ülke sportif
bağlamda gençleri kazanmalı? Tabii bana değil
devlet büyüklerimize asıl sorulması gereken soru
bu olmalı.
• Yetenekli olduğunu düşünen bir genç
gerçekten yetenekli olup olmadığını nasıl
belirleyebilir ve kendini kanalize edebilir?
Problem bu!
Bir çocuğun kendini o seviyede görmesi tahminen
13-14 yaşından sonradır. 13-14 yaşına kadar hiç
spor yapmamış bir çocuk çok iyi bir antrenörün
elinde değilse ki o antrenör de ilgilenmek
durumunda değil! Maalesef harcanmış bir yetenek
haline gelir. 13-14 yaşında başlayıp da “başarılı
olamayacağım” diye bir olay da yok. Önemli olan
“çocuk kendi yeteneğinin farkında”; bu yeteneği
kaliteli bir kulüpte, kaliteli bir antrenöre göstermek
durumunda. Burada da önemli olan kaliteli
kulübün ve kaliteli antrenörün onu kabul etmesi ki
o üçlü döngü gerçekleşsin. Antrenör şunu diyebilir:
“benim için çok boş bir vakit.” 13-14 yaşına
gelmişsin, bir şeyin yok! Kulüp maddi yönden, para
kazanma açısından bakar: “gel kardeşim” der. 1314 yaşındaki çocuk, orada sıyrılma şansı bulabilir.
“Hayat bir şans!”, o kadarını söyleyeyim. O şansın
hangi kapıyı açacağı veya sizi nasıl yönlendireceği
inanın sizin elinizde değil.
• Çok isterlerse?
Çok istemek, evrendeyiz, geri dönmesi demek
olur. 13-14 yaşına geldikten sonra çok istemek,
klasik Yeşilçam filmi olur gibi geliyor bana. Kendi
yeteneğinin farkına 13-14 yaşında varır, 11-12
yaşında bir çocuğun daha kendi benliğinin veya
yeteneklerinin farkına varması olayı çok zor!
Spora amatör zihniyetle
yaklaşıyorum. Spor benim
için ilk önce sağlık.
B İ R YETENEK
KA Ş İ F İ D İ R