SozSehri Sayı 5 | Page 18

Şaşaalı günlerinin ardından, bir süre duraklama dönemi geçirdiyse de yeniden canlanan tespihçilik sanatı günümüzde Konya, Gaziantep, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Şanlıurfa ve İstanbul gibi illerde yapılmakta olup, Ahmet
Üstünman, Hilmi Usta, Mehmet Cemil Bey, Neyzen Niyazi Sayın, Yusuf Özgen, Nurettin Küçükokka,
Şevket Canpolat, Hüseyin Çelik... gibi ustaların omuzlarında yükselmektedir. nam sahibi olmuş tespihçilerin bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
Topuzun Halil, Sahhaf Nuri, Tophaneli İsmet, Mevlanakapılı Mahmut, Fildişici Burhan, Topkapılı Sadık, Börekçi Mahmut, Beşiktaşlı Sağır Rıfat, Kalemdar Hayri, Kehribarcıbaşı Ali Bey, Horozun Salih, Kalafatçı Hasan, Eyüplü Tahir, Beylerbeyli Galip Başsaka...
Şaşaalı günlerinin ardından, bir süre duraklama dönemi geçirdiyse de yeniden canlanan tespihçilik sanatı günümüzde Konya, Gaziantep, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Şanlıurfa ve İstanbul gibi illerde yapılmakta olup, Ahmet Üstünman, Hilmi Usta, Mehmet Cemil Bey, Neyzen Niyazi Sayın, Yusuf Özgen, Nurettin Küçükokka, Şevket Canpolat, Hüseyin Çelik... gibi ustaların omuzlarında yükselmektedir.
Şifa Maksadıyla
Sadece dua için değil, kimilerince şifa maksadıyla da taşınır tespihler. Mesela doğal taşlardan elde edilenlerden oniks nazara, turkuaz kaygı azaltmaya, quartz negatif enerjiyi yok etmeye, agat aklı ve vücudu güçlendirmeye, aytaşı iletişim kuvvetlendirmeye, mercan ruhsal anlayışı güçlendirmeye, lapislazuli hazımsızlık ve mide rahatsızlıklarına, granat dolaşım bozukluklarına, necef migren ve baş ağrısını gidermeye, kehribar fazla elektriğin atılmasına, astım ve bronşiti iyileştirmeye yaramakta imiş ki listeyi uzatmak mümkündür.
Eskiler kehribar tespihi yaz aylarında ter kokusunu gidermek maksadıyla kullanırlarmış.( Hakiki kehribar saman ve çöpleri çeker, sıcak aylarda hafifler, güzel bir koku yayar.)
Kuka tespihin mikropları öldürdüğü Osmanlı döneminde bilinen bir durum olup, kuka tespihi olmayan doktor saraya alınmazmış
Gene Osmanlı döneminde yaz aylarında neceften yapılmış tespihler tercih edilirmiş. Sebebi ise ele serinlik vermesi.
Halk Kültürümüzde
Ben diyeyim Ustura Kemâl tipli bir bıçkının ellerine daha çok yakışır, siz deyin ak sakallı bir dedenin, nur çehreli bir nineninkine... Şakırdar, şıkırdar; kendi dilince ahenkli bir türkü tutturur, sahibinin parmakları arasında yaptığı yolculuk esnasında. Döner de döner. Kâh bileğe dolanır, kâh cebe atılır. Ama alışanı için vazgeçilmezlerin ilk sırasındadır o. Hani şu ıssız bir adaya düşülecek olursa alınması gereken üç şeyden biridir. GİRİŞ SPOTU
Koleksiyon sahipleri, meraklıları kadar hırsızlarının da meşhur olduğu tespih, sözlü kültürümüzde de yer alır.“ Tespih koptu taneler dağıldı”,” tespih edip diline doladı”,“ okul arkadaşları tespih taneleri gibidir. Tahsil biter, iplik kopar, her biri bir yana dağılır.”( Cenap Şahabettin) türünden sözler bunun birer örneğidir.
Altın tespihim şakşak Küstüysen gel barışak Aramızda dağlar var Mektubunan konuşak
Tespihinde mercanım Neren ağrıyor canım Cesette bir canım var Satar sana harcarım
Küçük çocuklara dedeler, nineler tarafından söylenen bir de tespih tekerlemesi vardır: Pat pat pat altı, pabuç altı gön altı. İnanmazsan say da bak, on altıdır on altı. Tek tek tespih tanesi ile söylenen bu tekerlemeden sonra taneler sayılır ve on altı çıktığı görülür.
Gene hıçkırık tutan kimseye,“ ne o? İmamın tespihini mi çaldın?” denilir. Yahut da“ Hamamcının tasını mı çaldın?” Korkutulan kişinin hıçkırığının duracağı inancını taşır bu sözler.
Av vs. gibi dağa, kıra çıkıldığında, kıble yönünü tayin etmek için de tespihe başvuranlar olur. Tespihini imamesinden tutarak daire şeklinde 7 kere sallayan şahıs, gitgide yavaşlayan tespih hangi yönü işaret ederse, o yönü kıble kabul ederek namaza durur.
8