Eylül GÖZEGİR
KEŞKE
Bazen insan çok sıkılır, ne yapacağını bilemez. Kitap okur, resim çizer ama zaman bir türlü geçmez. Bir o yana, bir bu yana bakar. Hâlâ ne yapacağını bilemez.
Ben çok rastlarım böyle durumlara. Canım çok sıkılır. Sanki yağmurlu havalardaki kara bulut gibi bir şey çöker üstüme. Artık nefes alamıyormuşum gibi hissederim. Pencereden dışarı bakarım. Baktığım zaman dışarıda hayatın hâlâ sürdüğünü fark ederim.
Pencereden dışarı bakmak insanı rahatlatır aslında. Gerçek dünyayı, gerçek insanları ve en önemlisi de gerçek hayatı küçük bir alanda büsbütün görürsün. Kuşların cıvıltısı, insanların yüzündeki hiç bitmeyen ışıltı sana yeni bir güç verir. Ya da dışarı baktığında“ Keşke kar yağsa …” dersin.
Kar yağarken kar tanelerinin özgürce dans edişi seni mutlu eder. Onlar dans ettikçe bir tutam cesaret ve özgüven gelir sana birdenbire.“ Ben buymuşum, odasında dizlerine kapanıp ne yapacağını bilemeyen kız ben değilmişim.” dersin.
Karın yağmasıyla bütün dünyan değişir. Kendini hiç mutlu olmadığın kadar mutlu, güçlü olmadığın kadar güçlü hissedersin.
Keşke hep kar yağsa, hep mutlu olsak, sanki dünya bizim etrafımızda dönüyormuş gibi hissetsek. Keşke …
Fulya AFŞAROĞLU
YAZ MACERASI
Ceren, Sarp ve İlayda çok yakın üç arkadaşmışlar. Bebekliklerinden beri hep beraber vakit geçirmişler. Adeta üç kardeş gibi büyümüşler. Aynı zamanda da komşularmış.
Güneşli bir yaz sabahı üç arkadaş buluşmuş. Her perşembe yaptıkları gibi bisikletleriyle sahile gitmişler. Denize girip yüzmüşler. Bütün günü öğlene kadar orada geçirmişler. Ondan sonra sahil kenarında bisiklet turu yapmaya karar vermişler. Bisikletlerine atlayıp denizi izleyerek yol almaya başlamışlar. Fazla uzaklaştıklarını gördükleri zaman durmuşlar.
Yolun karşısında bir pastane görüp oraya oturmuşlar. Konuşup gülüşmüşler. Dinlendikleri zaman geri dönmek için kalkmışlar ve yola koyulmuşlar. Yoldayken birden hava kapanmış ve şakır şakır yağmur yağmaya başlamış. Üçü de çok ıslanmış. Yağmur daha da şiddetlenince durup yağmurun dinmesini beklemişler. O sırada bir mağazanın içine sığınmışlar. Trafik de çok kötüymüş. Sürücüler bu yağmurda hemen evlerine gitmek için çok hızlı sürüyorlarmış.
İlayda kaldırımın köşesinde sekerek yürüyen yavru bir köpek görmüş. O sırada köpek caddeye çıkmış. Karşıdan da bir araba geliyormuş. İlayda, arabanın köpeği görmediğini görünce mağazadan çıkıp yolun ortasına atmış kendini. Sarp ve Ceren önce hiçbir şey anlamamış ama ikisi de İlayda’ nın caddeye atladığını görünce çok korkmuşlar. Araba İlayda’ yı görünce durmuş. İlayda köpeği kucağına alıp mağazaya geri dönmüş. Ceren ile Sarp arkadaşlarını takdir etmiş. Yağmur durunca İlayda, köpeği bisikletinin sepetine koymuş. Üç arkadaş köpeği veterinere götürmüş. Veteriner köpeğin ayağını alçıya alıp bütün aşılarını yapmış.
İlayda, köpeği sahiplenmeye karar vermiş. Üç arkadaş eve geldiği zaman kendilerini çok yorgun hissetmişler ve ne kadar güzel bir gün geçirdiklerini fark etmişler. İlayda’ nın ailesi de köpeği çok sevmiş ve onu evlerine kabul etmiş.
158
160