rinin üzerindeki kareli gömleklerinin
üstten bir düğmesini ilikleyen bir başka
kitle bu sesin çekim alanına kapılmıştı.
80
1991-1992 arasında Seattle çıkışlı diğer
grunge grupları kendini göstermeye baş-
ladı. Soundgarden’ın Badmotorfinger,
Alice in Chains’in Dirt, L7’ın Bricks Are
Heavy albümleri türün karakterini be-
lirleyen kilometre taşları oldu. Grunge,
resmen bir müzik akımıydı artık. Chriss
Cornell (Soundgarden) çığlık atmanın
yepyeni türlerini sergilerken, Layne
Staley (Alice in Chains) acılı ve agresif
sesiyle türün daha karanlık ve ‘metalik’
yüzünü temsil etti. 1990’ların ortaların-
da Stone Temple Pilots, Silverchair
ve Bush benzer tarzda müzik yaparak
popüler olmayı başardı. Scott Weiland
(Stone Temple Pilots) aynı anda hem
hüzünlü hem de coşklu olabilen muhte-
şem sesiyle türü zenginleştirdi.
Kabaca köklerine inersek, grunge mü-
ziği oluşturan öncü gruplar arasında iki
kuzeydoğulu alternatif rock grubuna
rastlarız: Sonic Youth ve Dinosour Jr...
Gürültülü gitarları, sıradışı vokal tek-
nikleri, rastlantısallığı yücelten deneysel
tavırları bu grupların grunge müziğe ka-
zandırdığı değerler arasında sayılabilir.
Pixies’in Nirvana üzerindeki etkisi de
çoğu müzik otoritesi tarafından kabul
edilir. Nirvana, Pixies’in yumuşak ton-
dan nakarata geçerken atağa kalkan mü-
zik formunu, sakin sakin mırıldanırken
şeytan dürtmüş gibi bağırmaya başlayan
manik depresif ruh halini popülerleştir-
di. Hüsker Dü ise Pixies üzerinde etkili
olma sıfatıyla grunge’ın atası sayılır.
Zamanla, gitar kirliliğinden ödün vere-
rek türün adını lekeleyen radyo-dostu
versiyonlar olarak tanımlayabileceğimiz
post-grunge, akımı poplaştırdı ve türün
çöküşünü hızlandırdı.
BRITPOP
İngiliz müzik medyasına göre birt-
pop, İngiltere’nin Seattle’ın grunge’ı-
na verdiği yanıttı. Britpop fırtınası,
grunge rüzgârının içimde cılızlaş-
maya başladığı bir dönemde karşı-
ma çıkarak yeni bir müzik formuyla
tanışmama neden olarak kulaklarımı
yeniden ateşlemişti. Bu defa üniver-
site yıllarında. Tıpkı grunge’ı keşfet-
tiğimde dudak büker olduğum eski
tutkum hard rock gibi, britpop’un
rafine ve ironik duruşu karşısında
grunge’ı (dinlemeye devam etmeme
rağmen) daha çocuksu, gazlı ve basit
bulur olmuştum.
1990’ların başında Indie (bağım-
sız) kökenli bir tür olarak ortaya
çıktı Britpop. Türü etkileyen akım-
lar 1960-70’lerin İngiliz gitar pop
müziği (The Beatles, The Rolling
Stones, The Who, The Kinks,
The Small Faces), bazı glam rock
grupları (David Bowie, T. Rex) ve
bazı punk gruplarıydı (Sex Pistols,
The Jam, The Buzzcocks, Wire).
Britpop’u doğrudan etkileyense
1980’lerin ve 1990’ların başında
otayan çıkan alternatif rock hare-
keti oldu (The Smiths, The Stone
Roses, Happy Mondays, Inspiral
Carpets).
Oasis, Blur ve Pulp britpop’a şöh-
ret kazandıran en popüler gruplar-
dı. Türün rengini belirleyen diğer
önemli temsilcilerse Suede, Elas-
tica, The Boo Radleys, Kula Sha-
ker, The Charlatans, Supergrass
ve The Verve oldu. Gazeteci John
Harris’e göre britpop 1992 ilkbaha-
rında Blur’ün Popscene ve Suede’in
The Drowners single’larının aşağı yu-
karı aynı zamanda ortaya çıkmasıyla
başladı.
Grunge’ta olduğu gibi, britpop’ta da
grupların karakterini şarkıcılarının
ses rengi ve vokal tekniği belirliyor-
du. Pulp’ın vokalisti Jarvis Cocker
tok ve görkemli sesini teatral tatlar
katarak zenginleştiriyordu ve bana
kalırsa Morrissey’den (The Smiths)
sonra müzik tarihinin en etkileyici
sesiydi. Yine bana kalırsa üçüncü ses
Suede’in vokalisti Brett Anderson’a
aitti. Aynı anda erkeksi ve kadın-
sı olabilen, gerektiğinde kadife gibi
yumuşak, gerektiğinde büyük bir
isyanı örgütleyerek dikleşen çok kat-
manlı bir vokal...
Britpop’un düşüşe geçtiği dönemde
daha ticari bir tür olan britrock or-
taya çıktı ve bu düşüşü hızlandırdı.
Yani grunge “poplaşarak”, britpop
“rocklaşarak” tükendi diyebiliriz.
Britrock grupları arasında Feeder,
Skunk Anansie, 3 Colours Red,
Terrorvision, Muse sayılabilir.
2000’li yıllarda britpop geleneği-
ni sürdüren üçüncü kuşak gruplar
arasındaysa The Libertines, Kaiser
Chiefs ve Hard-Fi sayılabilir, sevile-
bilir. Ayrıca Keane, Coldplay, Tra-
vis, Embrace, The Fratellis, Athle-
te ve Kasabian’ın müziklerinde de
britpop etkilerine rastlanır.
Bugün nesli tükenmiş olarak kabul
edilse de bu iki müzik türü beni et-
kisi altında tutmaya devam ediyor.