Perspective Perspective32 | Page 74

H Hayata Ateş Çemberinin Ortasındaki Kız: Amy Winehouse Soul ve caz müziğin eşsiz sesi, 27’ler kulübünün kabarık saçlı üyesi, babasının sorunlu kızı, büyük aşkının kurbanı… Selin Güner [email protected] Nihan Cebeci [email protected] “B 70 en tam soyadım gibiyim.” di- yordu Amy. Alkol ve uyuştu- rucuyla iç içe geçen 27 yıllık hayatını böyle özetlemişti. 1983 yılında Londra’da dünyaya gözlerini açar açmaz kendisini müzikle iç içe bir ailenin için- de bulan Amy’nin hayatının ilerleyen dönemlerinde müzik sektörüne girme- sinde muhakkak bunun da payı vardı. Ama onu beş Grammy ödüllü dünyaca ünlü bir sanatçı yapan etken şüphesiz ki müthiş caz gırtlağı ve acılarını, arzula- rını, yalnızlığını haykırdığı besteleriydi. İlk albümünün adı açık sözlü anlamına gelen “Frank”ti; iyi olmadığını anlat- tı, “keşke bir arkadaşım olsaydı” dedi, “keşke bir daha hiç içmesem” dedi. Yüzünden gülümsemesi eksik olma- yan neşeli bir çocuk iken babasının evi terk ederek başka bir kadınla yaşama- ya başlamasıyla hayattaki ilk darbesini 9 yaşında aldı. Babasıyla hiçbir zaman bağını koparmamasına rağmen baba korumasından mahrum kaldığı hissini daima ruhunda barındırdı Amy. Henüz 12 yaşındayken girdiği üstün yetenekli- ler okulundan 16 yaşında aykırı kişili- ği, dövmeleri ve piercingleri yüzünden atıldı. Bu, baba sevgisi eksikliğinin onda yarattığı kırgınlık ve isyankârlığın ilk so- mut örneğiydi. 17 yaşına geldiğinde bir bilardo barında hayatını değiştiren adamla tanıştı Amy. Taparcasına aşık oldu fakat hayatındaki boşluğa yerleştirdiği Blake’le ilişkisi 6 ay sonra bitti. Bu terk ediliş Amy’yi tam anlamıyla altüst etti. Kırgınlıklarının üstesinden esrar içip şarkı besteleyerek gelmeye çalışıyordu. “Her kötü olay bir blues şarkısı olmayı bekler.” dediğinde tam da bunu kastediyordu. Büyük aşkı- nı anlattığı bu besteleri, daha sonra onu dünya çapında üne kavuşturacak olan “Back to Black” albümü olarak ortaya İlk albümünün adı açık sözlü anlamına gelen “Frank”ti; iyi olmadığını anlattı, “keşke bir arkadaşım olsaydı” dedi, “keşke bir daha hiç içmesem” dedi.