Perspective Perspective32 | Page 39

P: Kitaplarınızın isimleriyle de büyük ilgi çektiniz. Nedir Fi, Çi ve Pi’ nin sırrı?
A. K: Kitapları okumanız lazım. İlk kitapta“ a bu bir aşk hikayesiymiş” diyenler çok şaşıracaklar.
P: Değişik bir enerjiniz ve hayata farklı bir bakışınız var. Yaşadığınız hayatı anlamlı kılan şeyler ne?
A. K: Merakım.
P: Hayatta hiç dibe vurduğunuzu düşündüğünüz anlar oldu mu ve olduysa bu anlarla nasıl başa çıktınız?
A. K: Dibe vurmak... Vicdanen dibe vurmadıysanız dip yok dalgalar var, inişler ve çıkışlar var ama vicdanınız rahatsa dip yok. Dibe vurdum dersem sanki kendi durumumu dramatize etmeye çalışırken dibe gerçekten vuranlara haksızlık etmiş olurum ama uzun inişlerim oldu, bu inişlerde hep analiz yaptım. Hayatın ders olduğunu anlayınca hiçbir olay kişisel olmuyor. Hiçbir şey kişisel olmayınca başa çıkma hâli anlamaya dönüşüyor. Anlamak için sürekli çabada olduğunuzda dalgalar, inişler ve çıkışlar küçülüyor hayat hiçbir zaman düzleşmiyor ama sanki sen sörf yapmayı öğreniyorsun...
P: Bir röportajınızda daha iyi bir dünyada yaşamayı hak ettiğinize inandığınızı söylemiştiniz. Peki hayalinizdeki o“ daha iyi dünya” nasıl bir yer?
A. K: Tükettiğimiz her şeyi üretebildiğimiz bir dünya, en basit haliyle. Ve saçma sapan savaş tarihi yerine bilim ve sanat
tarihinin, tarımcılığın, ilk yardım tekniklerinin ilkokullardan itibaren öğretilmeye başlandığı bir eğitimle şekillendirilmiş bir dünya.
P: Yazdığınız kitaplarla insanların bir şeyleri anlamasını sağlamaya çalıştınız. Peki yazar kimliğinizi bir kenara bırakırsak, psikolog Azra Kohen bir şeyler anlatmaya çalıştığı toplumun psikolojik profili hakkında neler söyleyebilir bize?
A. K: Toplumlar yaşadıkları coğrafyalara göre şekillenirler öncelikle. Biz çok bereketli bir coğrafyada yaşıyoruz ama bereketli coğrafyada yaşayan tüm diğer toplumlar gibi başımız dertte. Çünkü bizden daha ileride olan diğer toplumların öz kaynaklarımızı sömürülebilmesi için toplum içindeki ikilemlere ihtiyacı var. O nedenle psikolojik olarak bizi, toplumumuzu analiz etseydim, ilk dikkatimi çeken şey paranoyak olmaya duyduğumuz ihtiyaç olurdu. Tetikçisi dışarıdan olabilir ama paranoyaklığımız sanki gelenek olmak üzere.
P:“ Bu kitap herkes için yazılmadı.(..) insansı hayvanın‘ kişi’ olabilmek için varlığı adına yapması gereken en önemli şeyin, kendini gündelik yaşamdan koruyarak bireyselliğini keşfetmesi gerektiğini(...) fark etmiş ya da fark etmeye hazır insanlar için yazıldı.” Bu cümleleri ilk kitabınız Fi’ nin başında okuyoruz. Biraz açabilir misiniz bu cümleleri? Bir insan bireyselliğini nasıl keşfeder?
A. K: Ne için dizayn edildiğini düşünmeye başladığında kişi kocaman bir mekanizmanın ki biz buna yaşam diyoruz, küçücük ama etkili bir hücresi olduğunu
anlamaya başlamış demektir. Hayatın eğitim olduğunu fark etmek, bu eğitime hak kazanmış biri olduğunu anlamakla devam ediyor ve etrafında olan her şeyin herkes tarafından nasıl da farklı şekilde algılandığını analiz edebildiğinde“ birey” olmayı seçebiliyorsun. Yani, belki hemen birey olmuyorsun ama birey olmanın bir seçim olduğuna uyanıyorsun. Büyük resmi gördüğünde ise bireylerden oluşmamış bir toplumun sadece sürü olabileceğini anlıyorsun. Bireyselliğin keşfi,“ Kimim ben?” ve“ Niçin buradayım?” sorularını sormakla başlıyor ve hiç bitmiyor.
P: Bize çiftlik projenizden bahsedebilir misiniz? Kapalı devre bir ekolojik sistem kurmak mümkün müdür?
A. K: Dünyada kurulmuş yüzlerce sistem var ama çoğu gelişmiş ülkelerin zengin kasabalarında. Bir teknik lise kurulumu ile özellikle enerji mühendisliği ve yazılım programcılığına odaklanmış ama aynı zamanda kapalı devre tarım ve yaşam sistemleri kurmanın da öğretildiği bir eğitim projesine dönüştürdük çiftliği. Kendi çiftliklerini kuracak çocuklar yetiştirmenin daha verimli bir yaklaşım olduğuna karar verdik.
P: Pi’ nin başında“ Bu hikâye burada bitecek ve sen başlayacaksın...” cümlesini okuduk. Hikâye bitti mi gerçekten?
A. K: Şimdilik başka hikayeler girmeli araya ama seriden birkaç karakterin ayrı hikayelerini de anlattığım kitaplar gelecek. P
37