Perspective Perspective32 | Page 79

“ Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında...”
sif, evli, iki çocuk annesi ve sorunlarını şiirle gidermeye çalışan, ancak 31 yaşına kadar süren bir kadının hikayesi... 1950 yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirir. Büyük aşkla evlendiği kocasının dur durak bilmeden yazan bir şair oluşu karşısında ezilir hep. Bir süre sonra kocasını, yaratıcılığına bir engel olarak görmeye başlayacaktır. Umudu şiirde arayan kadın aldatılır ve çocuklarıyla kaçar. Şiir onun sorunlarını örtmeye, dindirmeye yetmeyecektir. Bir gece, çocuklarını uyutur, başucuna süt ve kurabiye bırakarak odanın kapısını kapatır, kapının kenarlarını dikkatlice bantlar. Mutfağa gider, son kez derin bir nefes aldıktan sonra, kafasını havagazı fırının içine sokar. 20. yüzyılın en büyük edebiyatçılarının arasına kazınır Sylvia Plath ismi. Şairdir ve kadındır.
Sylvia Plath’ in ölümü üstüne“ Hırsız! Nasıl bir başına, çekip gidebildin, ne zamandır fena halde arzuladığım ölüme...” dizelerini fısıldar Anne Sexton. Boston Üniversitesi’ nde tanışmış bu iki arkadaş, aynı kader yolunu yürüyeceklerdir. Kaderlerini birleştiren sadece ölüme“ evet” demeleri değildir, bu yolda başka haberciler de vardır elbet. Anne Sexton’ ın da Sylvia Plath gibi ailesiyle sorunları vardır. Özellikle saldırgan ve tacize yatkın babasına karşı kin besler, hatta ailesini“ düşman” olarak nitelendirir. Çocuklarının doğumuyla depresyona giren Sexton, tıpkı Plath gibi umudunu şiirde aramaya başlar, kim bilir belki şiir ölümünü
hızlandırmış belki de onu ölümden uzaklaştırmıştır ama her zaman Plath ile ölümü arzulamışlardır ve sonunda şiir sevdası, hastalığına yenik düşecektir. Plath’ in 1963 yılındaki ölümünden sonra, 1966 yılında intihar girişiminde bulunur Sexton. 4 Ekim 1974’ te hiç de soğuk olmayan bir akşamda, annesinin eski kürk mantosunu giyer, garajına gider, arabasını çalıştırır, radyoyu açar ve karbon monoksit gazını soluyarak uzun zamandır arzuladığı ölüme gider. Ondan bize kalan, intihar üzerine yazdığı şu dizeler olmuştur“ İntiharın özel bir dili var, Marangozlar gibi onlar hangi alet çalışır bilmek isterler, Neden yaptıklarını hiç sormazlar”.
Neydi bu kadın şairlerin ortak özelliği? Hepsinin ruhsal hastalıkları mı vardı? Evet. Ailesiyle sorunları mı vardı? Evet. Ölümü arzuluyorlar mıydı? Evet. Bunların sadece sözü geçen üç şairin ortak özellikleri olduğunu belirtmek gerekir. Güzel günlere umutla bakan, amansız hastalıkların pençesine sıkışıp şiirde
Bir süre sonra kocasını, yaratıcılığına bir engel olarak görmeye başlayacaktır.
Sevdiler, sevildiler, öldüler.
bulamadıkları çareyi ölümde aramayan kadınlar da yok değil elbet. Bir kadın şair söyleyin desem, dilimiz tutulur belki ama Gülten Akın’ ın“ Deli kızın türküsü” dür bazen dile dolanan, kimi zaman da Lale Müldür’ ün“ Dün gece sen uyurken, İsmini fısıldadım, Ve hayvanların korkunç, Öykülerini anlattım” dizeleri çınlar kulağımızda. Başka bir şey vardır hepsine ait: sevgili, eş, anne ve en önemlisi kadındılar. Sevdiler, sevildiler, öldüler. Onlara şiirler yazıldığı kadar onlar da şiirler yazdılar. Onların kavgası başkaydı, kendilerineydi. Sigaralarının dumanının arkasında, belli belirsiz duran az buzlu rakılarından medet uman koca koca adamlardan farklıydılar, kimi zaman o adamların cesaret edemedikleri sözleri haykırıyorlardı. Sadece gördüklerini değil, hayal dünyalarının sınırlarını aşmaktan çekinmiyorlar, düşler tünelinin sonundaki ışığı görüp ulaşmaktan geri kalmıyorlardı. Korkmadan, inanarak, isteyerek ölüme gidecek kadar doymuştu ruhları. Kadındılar ve şairdiler. Kadınlar ve şairler, çünkü kadın şiire yakışır ama şiir en çok kadına yakışır. P
KAYNAK
http:// listelist. com / nilgun-marmarakimdir /
http:// listelist. com / sylvia-plath-kimdir /
http:// www. artfulliving. com. tr / video / anne-sexton-boylebirisi--1--i-676
http:// zeldanilgunmarmara. blogspot. com. tr / 2007 / 09 / hayatnneresinden-dnlsekrdr-nilgun. html
http:// dilekdegerli. blogspot. com. tr / p / deli-buyucu-kadin-anne-sexton-dilek. html
75