S
Sektör
Samet Türkkan sturkkan @ gsuik. co
DUYGUYA AHT,
SÖZE NEFES...
14
Bilgisayarın başında oturup notalara basmak değil, yılların birikmişliği olan usta ellerle sımsıkı saza sarılmaktır müzik.
Nasıl tanımlarsınız müziği diye sorsalar bir oturup düşünürüz; aklımıza gelen yüzlerce cümleden, binlerce kelimeden en uygununu seçmeye çalışırız. Müziğin tanımı çoktur çünkü. Müzik sestir, doğadır, çığlıktır sessizliğe. Her tanımda ortak olan duygu, müzik çok başucudur-ihtiyaçtır bir nevi-. Ancak her şey gibi zamanla kirletilenlerdendir. Türküler sahip olduğu saflığı, temizliği tamamen kaybetmeye yüz tutmuştur bu dijital dünyada. Müziğin tanımlanmasında hiçbir yapay zeka kullanımına, hit olmak için her yaz çıkarılma zorunluluğu hissedilen pop albümlere yer olmamıştır, olmayacaktır gerçek müzisyenler için. Amacı da hiçbir zaman çok satmak değildir ayrıca. İşte tüm bu doğasına aykırı faktörlerden arındırdığımızda çekirdekteki öz haline ulaşırız. Burada da hiyerarşik olmayan üç katman görürüz: Yazmak, bestelemek, söylemek... Yazmak ve söylemek olmazsa olmaz değildir ancak bestelemek olmazsa olmazıdır. Müzikte çok bir şey aramaya gerek yok bu üç yeterliliği hakkıyla sağladıktan sonra. Çünkü en üstün gelen her zaman gerçek duygular olacaktır.
Yazmak, bestelemek, söylemek...
Yazmak, müziğin duygularla en haşır neşir olduğu yerdir. Çok karmaşık olmasa da bir yetenek gerektirir.“ Duyguları müziğin doğasına uygun olarak kağıtlara yansıtabilme” denir bu yeteneğe. Yazmak, sustuklarını söyleyebilme imkanını ve kendimize kelepçelediğimiz hisleri dış dünyaya sunabilme lüksünü sunar. Diğer taraftan meydan okumaktır; uçurumun kenarında dururken dahi“ her şeye rağmen yaşayacağız” diyebilmektir.“ Büyük acılar yaşadım ama hala ben buradayım” mesajını verebilmektir. Bu arada acılardan yola çıkmaz sadece, gözümüzün önünden geçen güneşli gün manzaraları da yazdırabilir bireye. Sevinçler, mutluluk, özlem ve dahası... Kısacası hitap edilebilecek her şey yazdığımızın konusu olabilir. Hiçbir yerde bulunmayacak derecede bir özgürlük tanımıştır bu bağlamda insana.
Duygularına diğer insanları ortak edebileceğin bir mecranın olması çok kıymetli bir şeydir aslında. İçteki o anlaşılma, ait olma boşluğunu doldurur. İnsanı kendi içine döndürür, kendinde yeni şeyleri keşfe iter; anıları, eksik kalmış yaşanmamışlıkları hatırlatır. Eğlendirir, güldürür, keyifli vakit geçirtir, sevdirir ama asla yanıltmaz. Kağıtlara dökülenler hiçbir zaman yalan söylemez. Her çocuk gibi masumdur. Bu kadar güzel olmasının bir diğer sebebi de herkes yazamaz. Zaman gerektirir. Sahip olduğumuz materyalin sabırla olgunlaşmasını beklememiz lazımdır bir eser meydana getirebilmek için. Örneğin bugün sınavım çok iyi geçti mutluyum eve gidip yazayım diyemeyiz. İçteki mutluluğu önce iyice temellendirmeyi sonra da olgunlaşmasını beklemeyi gerektirir. Olgunlaşmadan sonra bu mutluluğun iyi bir ürün ortaya çıkarabilecek güçte olup olmadığına götüren bir karar aşaması vardır. Bu aşamanın sırrı da cesarettir. Nice güzel yazılmış şarkılar tozlu raflarda paylaşılmadan kalmıştır cesaret yoksunluğu yüzünden. Tartışılabilir ve göreceli olduğunu belirterek, müzik yapmanın en güzel aşaması olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz.
Bestelemek, işin mutfak kısmı, daha ustalık gerektiren kısmıdır. Söz olmadan da müzik olur ancak beste olmadan asla. Doğanın bize bahşetmiş olduğu sesleri kendi içimizden gelecek şekilde birleştirme sanatına bestelemek kısmı