78 |
Yaratıcılığın halk arasında değerini kaybettiği ve karakter ile görüntünün standardın üzerine çıkamadığı son yıllarda, şanslıyız ki‘’ moda’’ olarak adlandırdığımız giyim sektörü arada bizleri şaşırtmayı başarıyor. Bu yazımda,‘’ moda’’ kavramını insan psikolojisi ve toplum yapısı üzerinden tanımladım. Ardından sizler için yaptığım 2015 yılında düzenlenen Paris, Milano ve Londra gibi evrensel platformda söz sahibi olan moda haftalarındaki defileleri inceleyerek, giyim modasının uluslararası planda yeknesaklaşmış bir toplum yaratmanın ötesinde, yaratıcılığı ön plana çıkaran tasarımcılara örnek vererek yeniliklerin moda sektöründe nasıl desteklediğini anlattım. Özellikle moda dünyasına ilgimin başladığı ilk günden beri kafamda sürekli sorular oluşuyordu. Hangi bluz, hangi pantolonla kombinlenecek? Bir dakika, arkadaşım bu kıyafeti şu şekilde giymiş, acaba doğrusu bu mu? Herkes şu mağazadan alıyor ve giyiyor, benim de
|
Moda, kumaş parçasından
çok daha fazlasıdır.
|
mi oradan almam gerekiyor? Büyük bir kısmımızın çocukluğundan itibaren kendimize sorduğumuz bu sorular, aslında kişiliğimizin oluştuğu dönemlerde kendi içimizde yanıtladığımız hayata dair sorularla ne kadar paralellik taşıyor değil mi? İşte bu noktada dikkatinizi kişilik ile moda arasındaki ilişkiye çekmek istiyorum.‘ Kişilikli’ olarak tanımladığımız insan, GazeteBilkent’ te bir dönem yazılarını takip ettiğim Cansu Aybaş’ ın tanımıyla‘ geldiği kültürün, içinde yaşadığın toplumun, sosyal ortamın, tarihinin, kişisel özelliklerinin farkında olan karakter sahibi bir insan; fikirleriyle, davranışlarıyla, tercihleriyle kendini ortaya koyabilen insandır.’ Gençlik döneminde dünya görüşü, belirli alışkanlıkları ve geleceğe dair motivasyonları oturur. İnsan bu noktadan itibaren duruşu ve tarzı ile hayata kendi renklerini bırakır. Kişiliği oluşturan birikim ve tercihleri, hayatının her alanında kendini gösterir. Örneğin; kişilikli bir insanın giyim alışkanlıkları da ona özgündür. Moda, işte bu yüzden hayata karşı bir bakış açısıdır. Kendini tanıma ve dünyaya kendini tanıtma fırsatıdır. En beğendiğim tasarımcılardan biri olan ve devrim niteliğinde koleksiyonlara sahip Dries Van Noten’ ın çalışmaları hakkında yaptığı“ Amaç insanları değiştirmek değil, kim olduklarını kıyafetlerle anlatma fırsatı vermek” yorumu yazdıklarımı çok güzel özetliyor. Moda, kumaş parçasından çok daha fazlasıdır. Resim ve edebiyat gibi isyanların, coşkuların, sevinçlerin ve karamsarlıkların dışa vurumudur. Seçilen renkler insanın karakteri ile ilgili bilgi verir. Miuccia Prada ise şu sözleri söylemiş;“ İnsanlar nasıl giyindikleriyle ilgilenmediklerini söylediklerinde tepem atıyor. Her sabah üstlerine bir şeyler giyiyorlar ve modayı reddettiklerini söyleseler bile üstlerinde bunu gösterecek kıyafetler olmak zorunda. Stile savaş açmak bile kendini ifade etme biçimidir.” |
Bu konuyu açıklamayı ciddi bir şekilde önemsememim nedeni modayla ilgili etrafımızda okuduğumuz ve duyduğumuz çöplük niteliğinde değerlendirmeler. Öyle bir sistemin içinde yaşıyoruz ki, moda anlayışı kitleler arasında kirleniyor. Medya bu konuda inanılmaz dar bir planda çalışıyor.‘ Kendini tanımayan, sosyal medyanın yarattığı tek düze giyim algısı’ ise radikal tasarımların en büyük düşmanı. En üzücü olanı, bazı önder moda markalarının insanların aidiyet ihtiyacını ticari bir malzemeye dönüştürüyor olması. Sonunda ya moda belirli kesimlerce küçümsenen bir furya haline geliyor ya da kişilikten yoksun bireylerce abartılıp, sadece maddiyatın ve sosyal statünün göstergesi olan bir araca dönüşüyor. Bu unsur genel algıyı yönettiği sürece, benim gibi modanın bir sanat olduğunu ve düşünce özgürlüğünü yansıttığını savunanlar elbette yeteri kadar anlaşılamayacaktır.
Yeni yeni karşılaştığımız moda hareketleri bizlere umut veriyor. Son yılların moda
|