Perspective Perspective31-email | Page 52

50
karşılığı var . Orta Doğu coğrafyasında aykırı bir düşünceyi savunuyorsan -bizim dizinin popüler deyimiyle söyleyeyim- bedelini ödemek zorundasın . Gelişmemiş toplumlardaki durum budur . Tiyatroda , yaşamak ya da tabiata karşı sorumluluğunun dışında , bana hiçbir sorumluluğun yoktur . Sadece benim yaşama hakkımı gasp etmemekle ilgili bir sorumluluğun var . Tiyatro da insanın yaşama , düşünme , var olma hakkını savunur . Eğlenme hakkını , eşitlik hakkını , çocuk sahibi olma hakkını , çocuğa ait olan haklarını , kadınsa erkekse başka cinsel tercihin içindeyse onun haklarını , insana ait olan , kendi düşünüp başkasının özgürlük haklarına müdahale etmediği sürece , kendiyle ilgili tasarladıklarının tamamı kendine aittir . Tiyatro bunu savunur .
P : Rollerinizin , gerçek hayattaki psikolojinize bir etkisi oluyor mu ?
EK : Olmuyor . Ancak rollerin sadece belli bir özelliğiyle anılmasından hoşlanmıyorum . Eğer ben sadece sinirli görünüyorsam ya da sadece mutlu görünüyorsam orda rol boyutunu kaybetmiştir . Rol boyutunu kaybetmişse , insan boyutunu kaybeder o zaman , izlediğiniz artık insan değildir . İnsan çok karmaşık bir fizyolojik ve psikolojik yapıdır . Aşık
“ Kendinizi değiştirin ki
dünyanız değişsin .”
olduğunda , sinirlendiğinde , dinlendiğinde bütün kimyası değişir ve insanları durumdan duruma sokan da aslında karşılaştığı sosyal durumlardır . Eğer bir patron bir işçiye durduk yerde bayramda bir maaş ikramiye verirse dünyanın en iyi patronu olur . Bir sonraki bayramda vermediğinde ise berbat bir patrondur . Çünkü o sosyal durum o işçinin o kişiyle ilgili görüşünü değiştirir . Sinemanın ve televizyonun teknik bir sürü ihtiyacı var . Tiyatro oyuncularının bu kadar çok tiyatro demesinin sebebi , benim sana bir hikaye anlatmak için sadece sana ihtiyacım var . Sizin de sadece bana ihtiyacınız var . Şu anda olduğu gibi ben anlatıyorum siz dinliyorsunuz . Tiyatro eylemi başlamıştır . Ama karakter dediğimiz şey bir karakterle diğer karakterlerin birbirleriyle çarpışıp ayrıldıkları , uzlaşıp uzlaşamadıkları durumları anlatmaksa orda oyuncunun ihtiyacı olan tek şey vardır : seyirci . Başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur .
Bir tane de kendime soru sorayım “ 500 tane oyun oynuyorsun aynı metin , aynı oyuncular , aynı müzik 8 buçukta başlıyor . Hiç sıkılmıyor musunuz ?” . Sıkılmıyorum çünkü ben aynı metni , aynı
oyuncularla , aynı müzik , aynı ışıkta ve aynı sahnede oynuyor olabilirim ama o gece o salona gelen adamla ertesi gece gelen adam aynı adam değil . Sizin için de aynı şey olmayacak eğer bir gece oyuna gelirsen ve ondan bir sonraki gece oyuna yeniden geldiğinizde verilen reaksiyonlar aynı olmayacak . Üçüncü kez izlemeye geldiğinde de aynı olmayacak çünkü bir derede bir defa yıkanılır . O gece ben sana aynı senaryoyu okuyor , oynuyor olabilirm ama o geceki seyirci yoruma karar verir . Tiyatro ölümsüz bir şeydir . Her gece yeniden yazılır . Aynı şeyi söyleyerek mi ? Evet aynı şeyi söyleyerek . Aynı metinle mi ? Evet aynı metinle . Neden çünkü o gece oraya gelen seyirci başka seyirciler .
P : Bizde tiyatroya daha çok gençlerin mi yoksa yetişkinlerin mi ilgisi var ?
EK : Gençlerin çok ilgisi yok . Bu ülkenin nüfusu 75 milyon diyelim . Tiyatro bileti yıllardan beri 6 satışı milyondur . Buna karşılık Yunanistan ’ da krize rağmen bu sayı 14 milyondur . Türkiye ’ de duruma iyi denilebilmesi için minimum 40 milyonluk bir gösterim biletinin satılması gerekir .
P : Anlattıklarınıza göre tiyatro için bir oyuncu bir seyirci olması yeterli . Yani dünyada iki kişi kalana kadar tiyatro