“No Mobile Phobia” diye
de adlandırılabilen yeni
çağ hastalığı geliyor,
dikkat!
önünüze sermeyi vaat ederek hipnotize
etmiş akıllı cihazlarınızı hatırlatmak is-
terim. Şüphesiz bizi etkisi altına almak
için birkaç fotoğraf beğeni bildirimi
bizi bekliyordur. Tabii ki hayatımızın
her kısmında yardımcı olan teknolojiye
nankörlük etmek değil niyetimiz ancak
teknolojinin de hiç masum olmadığını
unutmayalım. Nasıl mı? Cevabı Nomo-
fobie!
Kuşkusuz hepimiz teknolojinin, için-
de bulunduğumuz gelişim çağının en
büyük nimetlerinden, belki de en bü-
yüğü, olduğunu biliyoruz. Hayatımızı
kolaylaştırması ve zamandan tasarruf
etmemizi sağlaması hayatımızın vaz-
geçilmezlerine dönüşmesine olanak
sağlamıştır. Hatta bizim de iflah olmaz
bağımlılara dönüşmemize sebep olarak
gösterebiliriz. Öyle ki kısa ve köklü
olmayan bir maziye sahip olan sosyal
medyanın neden olduğu hastalıklar
şimdiden dünyayı sarmış durumda. Bu
hastalıklar özellikle gençler arasında sü-
rekli artmakta ve günlük yaşamları hem
fiziksel hem de ruhsal olarak olumsuz
etkilemektedir.
Uzmanlar tarafından cep telefonundan
mahrum kalma korkusu ile başlayıp
daha genişletilmiş haliyle iletişim ko-
pukluğu yaşama korkusu olarak tanım-
lanan “Nomofobi”ye teknolojinin hızla
ilerlemesi ile birlikte gelen hastalıklar-
dan en yaygını diyebiliriz. “No Mobile
Phobia” diye de adlandırılabilen bu yeni
çağ hastalığının, sosyal ağların hayatı-
mızdaki yerini düşünürsek her geçen
gün daha da artacağını tahmin etmek
zor olmasa gerek. Nomofobi tıpkı uçak,
yükseklik, yılan, karanlık fobileri gibi
etki göstermektedir. Özellikle de genç-
leri tetikleyen bu korku, hem sosyal büyüttünüz derseniz, etkilerinden bah-
setmekte yarar var. Yaşanan kaygı ken-
disini kalp çarpıntısı, mide bulantısı,
dikkat sorunları, titreme, kusma, göğüs
darlığı ve ağrıları, depresyon belirtileri
ve ani duygu durum değişimleri şeklin-
de gösterebilmekteymiş. E artık gerisi
size kalmış.
İnsanoğlu olarak kıymet
bilmeyip kolaylaşan
hayatımızda daha da
tembelleşmeyi mi
seçiyoruz? Eğer ben de o %53’ün içinde miyim
diye merak ediyorsanız edindiğim bil-
gilere göre bir nomofobik olduğunuzu
anlamanın en kısa yolu telefonsuz ne
kadar durabileceğinizi düşünmekmiş.
Çünkü nomofobikler telefonlarından
ayrılamazlarmış. Yatakta, yemekte ve
hatta tuvalette bile telefonlarını bıraka-
mazlarmış. Yani aman şarjım bitecek,
yok kontörüm bitti, aman tanrım telefo-
numu evde unuttum diye kaygı ve kor-
ku yaşıyorsanız ya da telefonunuzu bir
uzvunuz gibi yanınızdan bir dakika bile
ayıramıyorsanız sizler de adayısınızdır.
yaşamdan uzaklaştırıyor hem de psiko-
lojik sorunlara davetiye çıkartıyormuş.
İngiliz uzmanlarının 1200 kişi üzerin-
de yaptığı bir araştırma bir nevi telefon
kullanım çılgınlığı olan hastalığımızın
sadece sosyal ağları kullananlarda gö-
rünmeyip, başparmak nesli olarak ad-
landırılan, sürekli sms atanların da bu
sorunu yaşadığını ortaya koymuş. Yapı-
lan diğer araştırmalar, daha farklı ve il-
ginç sonuçlar ortaya çıkmakta. Örneğin
bu fobi kadınlara oranla erkekleri daha
çok etkilemekteymiş ve cep telefonu
kullanıcılarının %53’ü homofobikmiş.
Hafife almamamız gerektiğini düşündü-
ğüm teknoloji ve sosyal ağlara bağımlı-
lığı, tıpkı diğer bağımlılıklar gibi etkiler
göstermekteymiş. Nasıl yani biraz fazla
Özetlemek gerekirse sosyalleşelim der-
ken asosyalleşmeyelim! Sıcak çayımızı
yudumlarken yakın arkadaşımızla ya-
pacağımız sohbetin tadını hiçbir sosyal
paylaşım sitesi veremez. Yanınızda hi-
per hızlı internetiniz ve sizi “likelamak”
için yanıp tutuşan on bin takipçiniz olsa
bile.
Çünkü gerçekten gülmek, iki nokta bir
parantez değildir.P
15