K Konuk Yazar
İYİLİK VE KÖTÜLÜK
İnci Aral
İ
nsan iyilikle doğar. İyilik özdendir,
kötülük sonradan öğrenilir. Nedir
iyilik? Dinlerin vazettiği, eğitimin
amaçladığı iyi insan nasıl olur? Vicdanı
temiz, çalışkan, dürüst, cömert, sevgi
dolu, merhametli ve adil mi? Peki, kötü
kimdir? Zalim, bencil, kindar, buyurgan,
acımasız ve paragöz olan mı?
80
İyi ve kötü kolayca tanımlanamaz. Hele
kavramların birbirine karıştığı, değer
ölçülerinin hızla yer değiştirdiği bir
dünyada bu ikisini birbirinden ayırmak
daha da zordur. Mutlak iyiyi ve mutlak
kötüyü aradığımızda, hiç kimsenin ara-
yışımıza uygun olmadığını görürüz. Bir
kişi için iyi olan, başkası için kötü olabi-
lir. Arada griler de vardır çoğu kez. Hem
sonra sevgi, adalet, merhamet, cömert-
lik, özveri gibi sözcükler, birilerine es-
kimiş, basmakalıp gelseler de içerikleri
çok geniş sözcüklerdir.
İyilerin sürekli ezildiği, horlandığı ve
süründüğü kötülerin ise onları hileyle
yada korkutarak yönlendirdiği yerde,
iyilik hak yiyerek dünya nimetlerine bo-
ğulmanın , kötülük ise göz yummanın,
siniklik, acizlik ve aldanmanın adı da
olabilir.
İyi sayılan, gelişmiş insan iradesinin
kendi doğasına ve düşüncesine dayalı
seçimiyle değerli bulduğu her şeydir. Bu-
nun tersi ise kötüdür. Çağın gerisindeki
anlayış ve kurallar bütünü içinde kapa-
lı kalmış, düşüncesi evrensel değerlere,
adalet, hak ve sevgiye açılamamış kişi,
kalbinin doğuştan getirdiği iyilik nüvesi-
ni korumakta zorlanır. Bunlar kendi kö-
tülüklerini görmezler ama yalnız kalmış
ruhlarından huzursuz, tedirgin olarak
başkalarına anlayışla bakamazlar. Kendi
gibi olmayanı kınar, yok olsun isterler.
İyi insanlar ise kendi gözleriyle karşılaş-
tıkları hiçbir an bakışlarının ardındaki
karanlıkta başka birinin yaşadığı hissine
kapılmazlar. Üstelik onlar öteki iyilerin
gözlerindeki ışıltıyı da hemen tanır, an-
larlar.
Uygarlık gelişti ama pek çok bakımdan
hala adaletsiz, bir çok yönden ilkel bir
dünyada yaşıyoruz. Daha güzel bir dün-
ya özlemiyle hayatta kalma savaşı arasın-
daki çelişkiler çoğu insanı hasta ediyor.
Tertemiz, günahsız doğmuş birinin kalbi
sonradan kirlenip örselenerek kaskatı ve
çirkin başka bir nesneye dönüşebiliyor.
Kötülük biraz da masumiyetin kaybıyla,
dünyanın işleyişi içinde kirlenerek orta-
ya çıkıyor.
Ne yazık ki nesnel dünyayla insan kal-
bi arasındaki bağ dolaysız ve güvenilir
değil. Hayat herkesin aynı düzeyde iyi
kalabildiği, özveri ve dayanışma içinde
mutlu yaşayabileceği bir alan olsaydı
hem hayatı hem de insanın iyilik ve kö-
tülüğünü tanımlayıp adlandırmak çok
daha kolay olurdu.
Yaşamak bir sanat. Yaşadıkça aşklardan,
acılardan, hayal kırıklıklarından geçiyo-
ruz. Gidişe ayak uydurmaya çalışıyor,
boş kafalı, ya da kafası yalnızca kötülük
ve kurnazlığa işleyenlerden çekiniyoruz.
Övüngenlere, yalancılara ve bizi küçüm-
seyenlere tepeden bakmayı öğrenebilsek
sabrımızı zorlayanlara başkaldırmayı da
düşe kalka ama er geç, başaracağız.
Neden olmasın?