Perspective Perspective31-email | Page 17

“No Mobile Phobia” diye de adlandırılabilen yeni çağ hastalığı geliyor, dikkat! önünüze sermeyi vaat ederek hipnotize etmiş akıllı cihazlarınızı hatırlatmak is- terim. Şüphesiz bizi etkisi altına almak için birkaç fotoğraf beğeni bildirimi bizi bekliyordur. Tabii ki hayatımızın her kısmında yardımcı olan teknolojiye nankörlük etmek değil niyetimiz ancak teknolojinin de hiç masum olmadığını unutmayalım. Nasıl mı? Cevabı Nomo- fobie! Kuşkusuz hepimiz teknolojinin, için- de bulunduğumuz gelişim çağının en büyük nimetlerinden, belki de en bü- yüğü, olduğunu biliyoruz. Hayatımızı kolaylaştırması ve zamandan tasarruf etmemizi sağlaması hayatımızın vaz- geçilmezlerine dönüşmesine olanak sağlamıştır. Hatta bizim de iflah olmaz bağımlılara dönüşmemize sebep olarak gösterebiliriz. Öyle ki kısa ve köklü olmayan bir maziye sahip olan sosyal medyanın neden olduğu hastalıklar şimdiden dünyayı sarmış durumda. Bu hastalıklar özellikle gençler arasında sü- rekli artmakta ve günlük yaşamları hem fiziksel hem de ruhsal olarak olumsuz etkilemektedir. Uzmanlar tarafından cep telefonundan mahrum kalma korkusu ile başlayıp daha genişletilmiş haliyle iletişim ko- pukluğu yaşama korkusu olarak tanım- lanan “Nomofobi”ye teknolojinin hızla ilerlemesi ile birlikte gelen hastalıklar- dan en yaygını diyebiliriz. “No Mobile Phobia” diye de adlandırılabilen bu yeni çağ hastalığının, sosyal ağların hayatı- mızdaki yerini düşünürsek her geçen gün daha da artacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Nomofobi tıpkı uçak, yükseklik, yılan, karanlık fobileri gibi etki göstermektedir. Özellikle de genç- leri tetikleyen bu korku, hem sosyal büyüttünüz derseniz, etkilerinden bah- setmekte yarar var. Yaşanan kaygı ken- disini kalp çarpıntısı, mide bulantısı, dikkat sorunları, titreme, kusma, göğüs darlığı ve ağrıları, depresyon belirtileri ve ani duygu durum değişimleri şeklin- de gösterebilmekteymiş. E artık gerisi size kalmış. İnsanoğlu olarak kıymet bilmeyip kolaylaşan hayatımızda daha da tembelleşmeyi mi seçiyoruz? Eğer ben de o %53’ün içinde miyim diye merak ediyorsanız edindiğim bil- gilere göre bir nomofobik olduğunuzu anlamanın en kısa yolu telefonsuz ne kadar durabileceğinizi düşünmekmiş. Çünkü nomofobikler telefonlarından ayrılamazlarmış. Yatakta, yemekte ve hatta tuvalette bile telefonlarını bıraka- mazlarmış. Yani aman şarjım bitecek, yok kontörüm bitti, aman tanrım telefo- numu evde unuttum diye kaygı ve kor- ku yaşıyorsanız ya da telefonunuzu bir uzvunuz gibi yanınızdan bir dakika bile ayıramıyorsanız sizler de adayısınızdır.  yaşamdan uzaklaştırıyor hem de psiko- lojik sorunlara davetiye çıkartıyormuş. İngiliz uzmanlarının 1200 kişi üzerin- de yaptığı bir araştırma bir nevi telefon kullanım çılgınlığı olan hastalığımızın sadece sosyal ağları kullananlarda gö- rünmeyip, başparmak nesli olarak ad- landırılan, sürekli sms atanların da bu sorunu yaşadığını ortaya koymuş. Yapı- lan diğer araştırmalar, daha farklı ve il- ginç sonuçlar ortaya çıkmakta. Örneğin bu fobi kadınlara oranla erkekleri daha çok etkilemekteymiş ve cep telefonu kullanıcılarının %53’ü homofobikmiş. Hafife almamamız gerektiğini düşündü- ğüm teknoloji ve sosyal ağlara bağımlı- lığı, tıpkı diğer bağımlılıklar gibi etkiler göstermekteymiş. Nasıl yani biraz fazla Özetlemek gerekirse sosyalleşelim der- ken asosyalleşmeyelim! Sıcak çayımızı yudumlarken yakın arkadaşımızla ya- pacağımız sohbetin tadını hiçbir sosyal paylaşım sitesi veremez. Yanınızda hi- per hızlı internetiniz ve sizi “likelamak” için yanıp tutuşan on bin takipçiniz olsa bile. Çünkü gerçekten gülmek, iki nokta bir parantez değildir.P 15