Cheryl’ın haklarının ihlal edildiğini
savunurken, bazıları ise üniversitenin
çoğulcu bir ırki ve etnik yapı yarat-
ma hakkını savunuyordu. Kimileri
Cheryl’ın “beyaz kültürü” içerisinde
büyümeye veya bir azınlığın parçası
olmamaya kendi karar vermediği için,
üzerinde kontrolü olmayan bir özel-
liğinden dolayı haksızlığa uğradığını
düşünürken; kimileri ise seçilen diğer
öğrencilerin de geçmişlerinde yaşa-
dıkları haksızlıkları yaşamayı seçme-
diklerini, bu yanlışların bu tür yollarla
giderilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Dava ise Cheryl’ın lehine sonuçlanı-
yor: Texas Üniversitesinin “çeşitlilik
sağlamak veya okulun itibarını yükselt-
mek” için ırkları bir faktör olarak ele
alamayacağına karar veriliyor.
Özellikle ABD’de, öğrencilerin okulla-
ra seçilmelerinde büyük rol oynayan
bir uygulama daha bulunuyor: “Legacy
Admissions”. Diyelim ki Harvard’da
okumak istiyorsunuz ve babanız, an-
neniz veya dedeniz Harvard mezunu.
O zaman sizin Harvard’a kabul edilme
imkânınız çok daha yüksek oluyor.
Harvard’da 2009 yılında yapılan bir
konferans sırasında öğrencilerin po-
zitif ayrımcılık ve “Legacy Admissions”
uygulamalarını karşılaştırmaları isten-
miştir. Şaşırtıcıdır ki, pek çok öğrenci,
daha doğrusu azınlık gruplarından
gelmeyen öğrenci, pozitif ayrımcılığın
yanlış, “miras kabullerinin” ise doğru
olduğunu savunmuştur. Babalarımızın
hangi üniversiteden mezun oldukları
üzerine, siz okuyucular da dâhil çoğu-
muzun söz hakkının olmadığını düşü-
nüyorum. Ama siz bu başarıyı kendi
lehinize kullanmaya karar verdiğiniz-
de, kendi çabalarınızla yaratmadığı-
nız, gelişigüzel koşullar aracılığıyla en
iyi üniversitelerden kabul alabiliyor-
sunuz. Ancak tıpkı babanızın mezun
olduğu okulu seçmediğiniz gibi; hangi
mahallede, hangi aile içerisinde doğa-
cağınıza, hangi kültüre ve fırsatlara
sahip olacağınıza, hangi ırkı ve dili
temsil edeceğinize de siz karar verme-
diniz. Tıpkı size bırakılan miras gibi,
bunlar da gelişigüzel koşullar oluştu-
ruyor. Peki, bu
koşulların sadece
bazılarını savun-
mak ne kadar
doğru olabilir ki?
Eğitimde
po-
zitif
ayrımcılık
politikalarının
uygulanmasının
(…)
üzerinde
kontrolü
olmayan bir
özelliğinden
dolayı
haksızlığa
uğradığını
düşünüyor.
üç temel nedeni bulunuyor. Bunlardan
birincisi, eğitimdeki uyuşmazlıkların gi-
derilmesini amaçlıyor. Ne dershaneler,
ne liseler, ne de üniversiteler aynı eği-
tim koşullarını sağlıyor. Bazen öğrenci-
ler diğerlerinin aldığı desteğin yarısını
bile alamazken, bazıları bu yardım ve
olanakların iki katını alıyor. Bunda ırk
ve etnik geçmişlerin, azınlık olup olma-
manın da büyük etkisi bulunuyor. 21.
yüzyıl diyoruz ama, ABD’de “açık tenli
mahalleler ve okulları” ve “koyu tenli ma-
halleler ve okulları” gibi bölünmeler hâlâ
duruyor. Dahası, bu okullardaki öğren-
ciler aynı koşullardan istifade edemiyor-
lar. Pozitif ayrımcılığın ikinci amacı ise,
geçmişte yaşanan haksızlıkların
ve yanlışların telafi edilmesidir. Bu
argümanın ABD’deki en temel ör-
neği kölelik ve geçmişte yapılan
bu yanlışın günümüzde ırki pozitif
ayrımcılık ile telafi edilmesidir. Bu
politika ile eğitimde çeşitlilik yara-
tıldığına inanılıyor. Gerçekten de
benzerlerinizle sadece bir noktaya
kadar öğrenebilirsiniz. Bir süre son-
ra kendinize ve çevrenize katacakla-
rınızın sınırlarına ulaşırsınız. Ancak
etrafınızdakilerin farklı geçmişler-
den, farklı toplum ve kültürlerden
geldiği anda bu durum tersine dö-
necektir. Dolayısıyla bu çeşitlilik
hem sizin eğitim hayatınız için, hem
de toplumun bütünü için yepyeni
yollar yaratacaktır.
Günümüzde pozitif ayrımcılık po-
litikalarından gitgide uzaklaşıldığı
görülüyor. Özellikle ABD’nin en bü-
yük okulları, kendilerini hukuken
korumak için web sayfalarında baş-
vuru koşullarının en başına hiçbir
başvuranın “ırk, cinsiyet, din, kültür,
medeni hali, vs.” özelliklerinin dik-
kate alınmayacağını âdeta bağırarak
açıklıyor. Ancak fiilen gerçekten de
böyle bir uzaklaşmanın var olup ol-
madığı büyük bir soru işareti. Geç-
tiğimiz aylarda Harvard’a, Asyalı
Amerikalı başvuranlara ayrımcılık
yapıldığı, bu öğrencilerin “cesaret”
ve “sevilebilirlik” gibi kriterlerle elen-
dikleri gerekçesiyle dava açıldı. Sı-
navlardan çok yüksek notlar alsalar
bile, “kişilik değerlendirmelerinde” lis-
tenin sonuna yerleştiriliyorlar. Hâlâ
devam eden bu davanın, bir yandan
pozitif ayrımcılık uygulamalarının
sonunu getireceği düşünülürken,
bir yandan da Harvard gibi okullar-
daki ciddi ayrımcılıkları su yüzüne
çıkartıyor. P
KAYNAK
www.nytimes.com
www.vox.com
www.humanrights.
gov.au
www.
yereldemokrasi.net
7