Perspective Perspective 37. Sayı | Page 9

Cheryl’ın haklarının ihlal edildiğini savunurken, bazıları ise üniversitenin çoğulcu bir ırki ve etnik yapı yarat- ma hakkını savunuyordu. Kimileri Cheryl’ın “beyaz kültürü” içerisinde büyümeye veya bir azınlığın parçası olmamaya kendi karar vermediği için, üzerinde kontrolü olmayan bir özel- liğinden dolayı haksızlığa uğradığını düşünürken; kimileri ise seçilen diğer öğrencilerin de geçmişlerinde yaşa- dıkları haksızlıkları yaşamayı seçme- diklerini, bu yanlışların bu tür yollarla giderilmesi gerektiğini düşünüyordu. Dava ise Cheryl’ın lehine sonuçlanı- yor: Texas Üniversitesinin “çeşitlilik sağlamak veya okulun itibarını yükselt- mek” için ırkları bir faktör olarak ele alamayacağına karar veriliyor. Özellikle ABD’de, öğrencilerin okulla- ra seçilmelerinde büyük rol oynayan bir uygulama daha bulunuyor: “Legacy Admissions”. Diyelim ki Harvard’da okumak istiyorsunuz ve babanız, an- neniz veya dedeniz Harvard mezunu. O zaman sizin Harvard’a kabul edilme imkânınız çok daha yüksek oluyor. Harvard’da 2009 yılında yapılan bir konferans sırasında öğrencilerin po- zitif ayrımcılık ve “Legacy Admissions” uygulamalarını karşılaştırmaları isten- miştir. Şaşırtıcıdır ki, pek çok öğrenci, daha doğrusu azınlık gruplarından gelmeyen öğrenci, pozitif ayrımcılığın yanlış, “miras kabullerinin” ise doğru olduğunu savunmuştur. Babalarımızın hangi üniversiteden mezun oldukları üzerine, siz okuyucular da dâhil çoğu- muzun söz hakkının olmadığını düşü- nüyorum. Ama siz bu başarıyı kendi lehinize kullanmaya karar verdiğiniz- de, kendi çabalarınızla yaratmadığı- nız, gelişigüzel koşullar aracılığıyla en iyi üniversitelerden kabul alabiliyor- sunuz. Ancak tıpkı babanızın mezun olduğu okulu seçmediğiniz gibi; hangi mahallede, hangi aile içerisinde doğa- cağınıza, hangi kültüre ve fırsatlara sahip olacağınıza, hangi ırkı ve dili temsil edeceğinize de siz karar verme- diniz. Tıpkı size bırakılan miras gibi, bunlar da gelişigüzel koşullar oluştu- ruyor. Peki, bu koşulların sadece bazılarını savun- mak ne kadar doğru olabilir ki? Eğitimde po- zitif ayrımcılık politikalarının uygulanmasının (…) üzerinde kontrolü olmayan bir özelliğinden dolayı haksızlığa uğradığını düşünüyor. üç temel nedeni bulunuyor. Bunlardan birincisi, eğitimdeki uyuşmazlıkların gi- derilmesini amaçlıyor. Ne dershaneler, ne liseler, ne de üniversiteler aynı eği- tim koşullarını sağlıyor. Bazen öğrenci- ler diğerlerinin aldığı desteğin yarısını bile alamazken, bazıları bu yardım ve olanakların iki katını alıyor. Bunda ırk ve etnik geçmişlerin, azınlık olup olma- manın da büyük etkisi bulunuyor. 21. yüzyıl diyoruz ama, ABD’de “açık tenli mahalleler ve okulları” ve “koyu tenli ma- halleler ve okulları” gibi bölünmeler hâlâ duruyor. Dahası, bu okullardaki öğren- ciler aynı koşullardan istifade edemiyor- lar. Pozitif ayrımcılığın ikinci amacı ise, geçmişte yaşanan haksızlıkların ve yanlışların telafi edilmesidir. Bu argümanın ABD’deki en temel ör- neği kölelik ve geçmişte yapılan bu yanlışın günümüzde ırki pozitif ayrımcılık ile telafi edilmesidir. Bu politika ile eğitimde çeşitlilik yara- tıldığına inanılıyor. Gerçekten de benzerlerinizle sadece bir noktaya kadar öğrenebilirsiniz. Bir süre son- ra kendinize ve çevrenize katacakla- rınızın sınırlarına ulaşırsınız. Ancak etrafınızdakilerin farklı geçmişler- den, farklı toplum ve kültürlerden geldiği anda bu durum tersine dö- necektir. Dolayısıyla bu çeşitlilik hem sizin eğitim hayatınız için, hem de toplumun bütünü için yepyeni yollar yaratacaktır. Günümüzde pozitif ayrımcılık po- litikalarından gitgide uzaklaşıldığı görülüyor. Özellikle ABD’nin en bü- yük okulları, kendilerini hukuken korumak için web sayfalarında baş- vuru koşullarının en başına hiçbir başvuranın “ırk, cinsiyet, din, kültür, medeni hali, vs.” özelliklerinin dik- kate alınmayacağını âdeta bağırarak açıklıyor. Ancak fiilen gerçekten de böyle bir uzaklaşmanın var olup ol- madığı büyük bir soru işareti. Geç- tiğimiz aylarda Harvard’a, Asyalı Amerikalı başvuranlara ayrımcılık yapıldığı, bu öğrencilerin “cesaret” ve “sevilebilirlik” gibi kriterlerle elen- dikleri gerekçesiyle dava açıldı. Sı- navlardan çok yüksek notlar alsalar bile, “kişilik değerlendirmelerinde” lis- tenin sonuna yerleştiriliyorlar. Hâlâ devam eden bu davanın, bir yandan pozitif ayrımcılık uygulamalarının sonunu getireceği düşünülürken, bir yandan da Harvard gibi okullar- daki ciddi ayrımcılıkları su yüzüne çıkartıyor. P KAYNAK www.nytimes.com www.vox.com www.humanrights. gov.au www. yereldemokrasi.net 7