Peki, her insanın saniyeler içerisinde
ulaşabileceği bir şey nasıl önemli ola-
bilir?
Bu soru bir öğretmen olarak bana yap-
tığım en büyük yanlışı gösterdi. Bilgi
artık önemsiz ise neden öğrencilerime
bilgi aktarmakla uğraşayım ki, o halde
önemli olan nedir?
Sorumun cevabını bulmam zor olma-
dı: “Bilgiyi İşlemek”
60
Evet, günümüzde insanoğlu için artık
en önemli şey bilgiyi işleyebilme be-
cerisi olmuştur. O zaman bunu da bir
örnekle ispatlamalıyım: Üç tane bilgi-
miz var. 1) Dünya kendi etrafında dö-
ner. 2) Dünya bu hareketini 24 saatte
tamamlar. 3) Bu 24 saatlik hareketin
sonucu gece ve gündüz oluşur.
Öğrencilerimin bu üç bilgiyi edinme-
lerinin onlara ne gibi bir faydası ola-
bilir? Bu bilgileri eksiksiz şekilde öğ-
renen çocuklar hayatları boyunca arzu
ettiğimiz seviyelere gelebilirler mi?
Ne yazık ki hayır… Bunun yerine 1
numaralı bilgiyi onlara versek ve bu
bilgiyi işleyerek yani düşünerek, yo-
rumlayarak, çıkarımlarda bulunarak
2-3 numaralı bilgilere kendi başlarına
ulaşsalar daha iyi olmaz mı? “Dünya,
kendi etrafında dönüyorsa o zaman
Güneş’in ışıkları sürekli aynı yere vur-
maz, karanlık ve aydınlık olur. Gece ve
gündüz demek ki böyle oluşuyormuş,
Güneş doğup batmıyormuş. Gece ve
gündüz 24 saat sürüyorsa o zaman bu
dönüş 24 saatte tamamlanıyor…”
İşte çağımızın gerekli olan becerisi bil-
giyi işlemek böyle bir şey… İşin kötü
tarafı ise insanoğlunun çok az bir kısmı
tarihi boyunca bilgiyi işlemek zorunda
kalırken artık buna hiç ihtiyaç duyma-
maktadır. Bu yüzden de o bilim insan-
ları, sanatçılar, felsefeciler, düşünürler
yetişmemektedir. Çünkü merak etti-
ğimiz bir şey varsa bunu çok kısa süre
içerisinde bir Youtuber’ın videosuyla
kolayca öğrenebiliriz. Okumamıza bile
gerek yok.
Isaac Newton, düşüncelerini yazdığı ve
“Quaestiones Quaedam Philosophicae”
olarak adlandırdığı defterinin başına
Latince “Plato arkadaşım, Aristotales ar-
kadaşım, ama en iyi arkadaşım gerçek.”
şeklinde bir not düştüğü bilinmektedir.
“Bazı Felsefi Sorular” olarak bilinen bu
defter onun elindeki bilgiler ışığında
düşünerek, sahip olduğu bilgiyi işleye-
rek gerçeği anlamaya çalıştığını gösterir.
En önemli eserlerinden bir tanesi olan
“Principia” kitabında Newton bilimsel
yöntemini şu sözleri ile açıklamakta-
dır: “Olgulardan doğanın kuvvetlerini
keşfetmek, sonra da bu kuvvetler yardı-
mıyla diğer olayları açıklamak.” Olayları
açıklaması, keşfetmesi elindeki bilgiyi
işlemesiyle mümkün olmuştur. Olgular-
dan doğanın kuvvetlerini keşfetmek…
Diğer olayları açıklamak… “Bilimsel
yöntem” sanırım bundan daha iyi tanım-
lanamazdı.
Isaac Newton’un cep telefonu olsaydı
ve o ağacın altında otururken kafasına
elma düşseydi merakını gidermek için
hemen cep telefonu çıkartıp arama
yapacaktı. Tıpkı bizim yapacağımız
gibi… “Elma neden düşer?” Bulacağı
cevaplar var olan bilgilerden ibaret
olacaktı ve başkalarının bilgileriyle ye-
tinip merakını giderecekti bu şekilde.
Asla bilgiyi işleyerek bir sorgulama-
mın, keşfin, felsefenin peşine düşme-
yecekti. Çünkü buna gerek bırakma-
yacak müthiş bir teknolojiye sahip
olacaktı. Ve sonuç olarak “Dünyanın
En Etkin İnsanı” olmayacaktı.
Son on yılda tüm insanlık tarihinden
daha fazla Bilgiye sahip olmamıza
rağmen cahilliğimiz ters oranda iler-
lemeye devam ediyor. Öyle ki artık
o inanılmaz keşiflere imza atan bilim
insanları, bakış açılarıyla büyülendiği-
miz sanatçılar, hala anlamakta zorlan-
dığımız o felsefeciler yetişmiyor. Oysa
günümüzde bilgi edinmekle sorunu
olmayan insanların bilgiyi işlemekte
çağ atlaması gerekiyordu. İnsanoğlu
her alanda hiç olmadığı kadar bir hızla
ilerlediğini zannederken aslında onu
insan yapan zekasını ve ruhunu ka-
ranlığın içine gömmeye devam ediyor.
“Bilgiyi İşlemeye” gerek duymuyor.
Dünya giderek cahilleşiyor… P