Perspective Perspective 37. Sayı | Page 58

paralleldirerek gösteriliyor. 1950’lerde siyahilere uygulanan ırkçılık ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi, onların is- yanlar çıkarmasına ve şehrin düşüşe geçmesine sebep olmuştu. Oyunda ise 2038 senesinin gelişmiş Detroit şehri- nin “ırkçılığa” maruz kalan android- lerinin isyanları ve o isyanlara verilen tepkiler ile şehrin sonunun gelip gel- meyeceğini izliyoruz. 54 Oyuncular bu paraleli oyunu oyna- dıkça yavaşça fark etmeye başlıyor. Androidlerin toplu taşımalarda ayrı kompartmanlarda beklemek zorunda olmaları, bir sahiplerinin olması, halk içinde saldırıya ve çalıştıkları yerlerde patronları tarafından zorbalığa uğrama- ları, evlerde hizmetçi rolü üstlenmeleri ve bir iş başardıklarında o işin başarısı- nı insanların üstlenmeleri 20. yüzyılda siyahilerin içinde bulundukları du- rumların tıpatıp aynılarını yansıtıyor. Irkçı beyaz insanlara kafa tutan siya- hiler gibi sahiplerine itaat etmeyen ve özgürlüklerini arayan androidler “asi” olarak nitelendiriliyor. Hatta oyunun fragmanlarından ve bölümlerinden Yani Detroit: Become Human, diğer oyunlar ve filmlerin aksine robotları haksızlığa uğramış ve köleleştirilmiş insan rolüne sokuyor. birinde androidler “Hold On” isimli bir şarkı söylüyorlar. Sözleri “Hold on just a little while longer, everything will be alright / Biraz daha dayan, her şey güzel olacak” olan bu şarkıyı, eski zamanlarda siyahi köleler söylüyormuş. Yani Detroit: Become Human, diğer oyunlar ve filmle- rin aksine robotları haksızlığa uğramış ve köleleştirilmiş insan rolüne sokuyor. An- lattığı hikayelerle robot olsun insan olsun herkesin özgürlüğünün ve dünya barışı- nın önemini iletiyor. Oyunu oynayanlara yapımcılar duygu- ları, mantığı zorlayan ve oyuncuların kendilerini tanımalarına yardımcı olan kararlar sunuyor. Androidler masum mu yoksa zaptedilmeleri mi gerekiyor? İnsan gibi gözüküp hareket eden bu “canlılar” bizim düşmanımız mı? Bir android haksızlığa uğradığında veya zarar gördüğünde ona bir insana ver- diğimiz değeri vererek yardım etmeli miyiz yoksa kendi başına mı bırakmalı- yız? İnsan sandığımız karakterler robot çıkınca onlara eskiden davrandığımız gibi davranabilecek miyiz? Robotların da duyguları olabilir mi? Connor kendi “ırkına” mı yardım etmeli yoksa insan- lara itaat edip asi androidleri öldür- meli mi? Kara koruduğu kızı bir insan olduğu için terk etmeli mi yoksa ona annelik mi yapmalı? Androidlerin Mar- tin Luther King’i olan Markus yönettiği devrimi barışçıl mı yoksa şiddetle mi sonlandırmalı? Detroit: Become Human, her yönüyle kendini bir oyun olmaktan öteye taşı- yor. Bize insan olmanın ete ve kemi- ğe sahip olmak değil, önemli olanın vicdan ve hoşgörülü olmak olduğunu hatırlatıyor. Kim olduğunu unutup, başkasının ihtiyaç duyduğu kişiye dö- nüşmek… Yaşamak belki de böyle bir şeydir. P KAYNAK Detroit: Become Human, Quantic Dream http://detroit-become-human.wikia.com