paralleldirerek gösteriliyor. 1950’lerde
siyahilere uygulanan ırkçılık ve ikinci
sınıf vatandaş muamelesi, onların is-
yanlar çıkarmasına ve şehrin düşüşe
geçmesine sebep olmuştu. Oyunda ise
2038 senesinin gelişmiş Detroit şehri-
nin “ırkçılığa” maruz kalan android-
lerinin isyanları ve o isyanlara verilen
tepkiler ile şehrin sonunun gelip gel-
meyeceğini izliyoruz.
54
Oyuncular bu paraleli oyunu oyna-
dıkça yavaşça fark etmeye başlıyor.
Androidlerin toplu taşımalarda ayrı
kompartmanlarda beklemek zorunda
olmaları, bir sahiplerinin olması, halk
içinde saldırıya ve çalıştıkları yerlerde
patronları tarafından zorbalığa uğrama-
ları, evlerde hizmetçi rolü üstlenmeleri
ve bir iş başardıklarında o işin başarısı-
nı insanların üstlenmeleri 20. yüzyılda
siyahilerin içinde bulundukları du-
rumların tıpatıp aynılarını yansıtıyor.
Irkçı beyaz insanlara kafa tutan siya-
hiler gibi sahiplerine itaat etmeyen ve
özgürlüklerini arayan androidler “asi”
olarak nitelendiriliyor. Hatta oyunun
fragmanlarından ve bölümlerinden
Yani
Detroit:
Become
Human, diğer
oyunlar ve
filmlerin
aksine
robotları
haksızlığa
uğramış ve
köleleştirilmiş
insan rolüne
sokuyor.
birinde androidler “Hold On” isimli bir
şarkı söylüyorlar. Sözleri “Hold on just
a little while longer, everything will be
alright / Biraz daha dayan, her şey güzel
olacak” olan bu şarkıyı, eski zamanlarda
siyahi köleler söylüyormuş. Yani Detroit:
Become Human, diğer oyunlar ve filmle-
rin aksine robotları haksızlığa uğramış ve
köleleştirilmiş insan rolüne sokuyor. An-
lattığı hikayelerle robot olsun insan olsun
herkesin özgürlüğünün ve dünya barışı-
nın önemini iletiyor.
Oyunu oynayanlara yapımcılar duygu-
ları, mantığı zorlayan ve oyuncuların
kendilerini tanımalarına yardımcı olan
kararlar sunuyor. Androidler masum
mu yoksa zaptedilmeleri mi gerekiyor?
İnsan gibi gözüküp hareket eden bu
“canlılar” bizim düşmanımız mı? Bir
android haksızlığa uğradığında veya
zarar gördüğünde ona bir insana ver-
diğimiz değeri vererek yardım etmeli
miyiz yoksa kendi başına mı bırakmalı-
yız? İnsan sandığımız karakterler robot
çıkınca onlara eskiden davrandığımız
gibi davranabilecek miyiz? Robotların
da duyguları olabilir mi? Connor kendi
“ırkına” mı yardım etmeli yoksa insan-
lara itaat edip asi androidleri öldür-
meli mi? Kara koruduğu kızı bir insan
olduğu için terk etmeli mi yoksa ona
annelik mi yapmalı? Androidlerin Mar-
tin Luther King’i olan Markus yönettiği
devrimi barışçıl mı yoksa şiddetle mi
sonlandırmalı?
Detroit: Become Human, her yönüyle
kendini bir oyun olmaktan öteye taşı-
yor. Bize insan olmanın ete ve kemi-
ğe sahip olmak değil, önemli olanın
vicdan ve hoşgörülü olmak olduğunu
hatırlatıyor. Kim olduğunu unutup,
başkasının ihtiyaç duyduğu kişiye dö-
nüşmek… Yaşamak belki de böyle bir
şeydir. P
KAYNAK
Detroit: Become Human, Quantic Dream
http://detroit-become-human.wikia.com