Perspective Perspective 37. Sayı | Page 54

f fenêtre CESARET KIRINTILARI Furkan Yaşar [email protected] O 50 nlarca kağıt eskittim ama hala başarılı olama- dım, delirmeme ramak kaldı hissedebiliyorum. Evet evet bu yazıdan bahsediyorum hala bir sonuca ulaşamamış ol- mak kafayı yedirtiyor bana. Biliyorum denemem gerek, bir kez olsun takıntılarımdan uzaklaşıp kendimi olabildiğince saydam bir şekil- de dışarıya yansıtmam gerek ama nasıl olur? Bir insan göz göre göre nasıl buna cüret eder? Sizi bilmem ama ben her zaman yazı yazamam hatta bazen bile- rek yazmam çünkü korkarım benliğim- den. Evet size ilginç gelecek bir cümle sarf ettiğimin farkındayım ama doğrusu bu.Ben kendinden korkan biriyim ve benliğimi sadece yazı yazarken hisse- debilirim. Yazdığım cümlelerin anlaşılıp anlaşıl- madığına dair herhangi bir fikre sahip olamamam beni kahrediyor. İşte bu yüzden yazılarımı paylaşmayı sevmem insanlarla ve bu yüzden korkarım ken- dimi açığa çıkarmaktan. Yanlış anlaşıla- cağıma hiç anlaşılmasam daha iyi diye düşünür ve kaçarım herkesten. Hatta ben gündüzleri de sevmem çok fazla çünkü apacık ortadadır her şey, herkes, her yüz... Bu yüzden geceleri yeğlerim yaşamak için. Sakın bana bu cümleyi gerçek anlamıyla anladığınızı söyle- meyin eğer öyleyse başka bir şey ifade etmeye bile tenezzzül edemem çünkü. İşte bundan bahsediyorum egomun gün yüzüne çıkması, karamsarlığımın bu denli belli olması; sanki gündüzleri yaşar gibiyim. Sanki karanlığın içinde huzur bulduğum o bölüm elimden ça- lınmış ve aydınlığın içindeki tek karan- lık benmişim gibi hissetmeye başladım. Sanki karanlığın içinde huzur bulduğum o bölüm, elimden çalınmış ve aydınlığın içindeki tek karanlık benmişim gibi hissetmeye başladım. Biliyorum benden bekleyeceğiniz bir yazıyla karşılaşmıyorsunuz; yazıda çi- çeler, böcekler değil karanlıklar, kasvet- li havalar ağırlıkta. Hafif bir tebessüm belirdi şu an yüzümde, bunu yazmadan açıklayamazdım size, yapacak bir şey yok. İçinizden herhangi bir bütünlüğe sahip olmayan, anlam kaymalarının haddinden fazla olduğu tutarsız bir yazı diye geçiriyor olabilirsiniz ama napalım beğenip beğenmemenizden öte rahat- layıp rahatlamadığıma dikkat ederim ben. Eğer bu yazıyı sonuca ulaştıracak gücü benliğimde hisseder ve fakr-u za- ruret içinden çırpınmaktansa yek katre olana kadar size kendimi anlatabilirsem kendi karanlığıma dönüp eski huzuru- ma tekrar kavuşacağım ve hem siz hem de ben rahatlamış olacağız. Paragraflara ayırdığıma bakmayın, böy- le yazmamın tek sebebi aralarda derin bir nefes alıp bir paragraf bitinceye ka- dar gözlerimi ayırmadan yazmaya de- vam etmemden başka hiçbir şey değil. Evet bu yazıyı da yırtıp atasım var çün- kü ne yazdığıma dair en ufak bir fikrim bile yok. Bu arada size söylemeyi unut- tum, ben yazdığım yazılarımı okumam daha doğrusu okuyamam. Bu yüzden hata yaptıysam veya sizi kızdıracak bir şey yazdıysam yapacak bir şey yok. Önceden çok daha fazla yazardım; her an, her saniye elimde kalemle gezer ve aklıma gelen her şeyi kağıda aktarırdım ama ne demişler ‘’Ne kadar yeni sayfa açsak da kağıtta, eski sayfadaki mü- rekkebin izi barınır orada da’’. Yukarı- da söyledim mi bilmiyorum ama ben