Perspective Perspective 37. Sayı | Page 39

1959 yılında Anthony Burgess’in yanlış bir teşhis sonucu yaşamının son yılına girdiğini öğrenmesiyle 12 ayda arala- rında Otomatik Portakal’ın da bulun- duğu 5,5 adet romanı yazmaya koyul- ması modern klasiklere katkı sağlayan bir gelişme oluyor. Ölümün kıyısında olduğunu düşünen bir yazarın psi- kolojisiyle kaleme alınmış bu kitap, yakın gelecekte sokakların bir cehen- neme çevrileceğine inanan bir distop- yayı konu alıyor. Ölçüsüz şiddet, taciz, tecavüz, hırsızlık ve suçun çemberinde oluşan hikayede yaşanan olayların son derece sıradanlıkla anlatılması kitabın en etkileyici ve zorlayıcı noktalarından bir tanesi. Kanların dökülmesi, insan- ların acı çekmesi ve buna sebep olan- ların aldığı zevk, zaman zaman mide bulandırıcı bir seviyeye gelse de kitabı elden bırakmak mümkün olmuyor. Kitabı kült hale getiren ve belki de beni bu yazıyı yazmaya iten en önemli etken tüm bu vahşetin yalnızca 15 ya- şındaki Alex ve arkadaşları Dim, Pete ve Georgie’nin başının altından çıkma- sı. Lise çağındaki bu gençler sokak ço- cukları olmasa da “sokağın çocukları” olarak var olmaya, holiganlık yaparak benliklerini ispat etmeye çalışıyorlar. Okula arada dikkat çekmemek ve nor- mal gözükmek için uğrayan bu küçük çete, geceleri sokaklarda içine madde katılmış sütler içip iyice cesaretlenerek ev soymak, masum insanlara saldır- mak, kadınları taciz etmek, diğer genç çetelerle ölümcül kavgalar etmek gibi aktivitelerle ilgileniyorlar. Benimsedik- leri korkunç yaşam tarzı ve zevk alma biçimlerinden aileleri ve çevreleri biha- ber gibi gözükse de aslında durumun ne kadar yaygın ve alışılmış olduğunu kitap ilerledikçe anlıyor okur. Akşam- ları evden çıkıp sabaha karşı dönen Alex, masada annesinin bırakmış ol- duğu yemeklerle karşılaşıyor ve sabah- ları ilgisiz ailesine inandırıcı olmayan yalanlar söyleyerek serseri hayatına rahatça devam edebiliyor. Yozlaşmış bir toplumda, çocuklarını tanımayan ailelerin kulaklarını ve gözlerini kapa- tarak ekmek derdinde olmaları kapita- list düzene yapılmış sessiz bir eleştiri olarak çıkıyor karşımıza. Tanrı ne ister? Tanrı iyilik mi ister yoksa iyi olma seçeneğini mi? Kötülüğü seçen bir insan, kendisine iyilik dayatılmış bir insandan bazı açılardan daha üstün olabilir mi?” - Otomatik Portakal “Sokağın çocukları” ve “sokağın sahip- leri” olarak var olan Alex ve arkadaşları, bütün düzene başkaldırsa da aralarında yakalamaya çalıştıkları disiplin ve hiye- rarşi, inandıkları değerlerle ters düşüyor kimi zaman. Alex’in baskıcı tavırları ve liderlik yapmak istemesi çetenin sonunu hazırlayan başlıca sebep olarak beliriyor. Okumayı dileyenler için fazla detay ver- memeye çalıştığım bu kitapta Anthony Burgess aynı zamanda okuru değerler ve düzen hakkında yoğun bir sorgula- ma yapmaya itiyor. İyi ve kötü olmak arasındaki bilinçli tercihin üstünde du- ran yazar, bu seçimin bir seçim olmak- tan çıkarılmasının insanı insan yapan en önemli özelliğinden mahrum bırakıp bırakmayacağını sorgulatıyor: “Tanrı ne ister? Tanrı iyilik mi ister yoksa iyi olma seçeneğini mi? Kötülüğü seçen bir insan, kendisine iyilik dayatılmış bir insandan bazı açılardan daha üstün olabilir mi?” Otomatik Portakal; bilinç, irade, seçim kavramlarının yarattığı üçgen içerisin- de okuyucuları düşüncelere daldırırken yazarın bu kitabı yazmak için Rus ve Cockney aksanlarını kullanarak yarattığı Nadsat dili, yazarın filoloji dalındaki usta yeteneğini ve özgünlüğünü gözler önüne seriyor. Okurun başta yadsıdığı bu dil, sonraları kitapla bütünleşerek doğal bir hal alıyor. Bakmak yerine “dikizlemek”, yumruk atmak yerine “zumzuklamak”, dövmek yerine “marizlemek” gibi te- rimler Alex karakterini iyice somutlaş- tırarak okurun zihnine yerleştiriyor. 1971 yılında Stanley Kubrick’in be- yaz perdeye aktarmasıyla Otomatik Portakal daha da tanınır hale geliyor. Ludovico Tekniği ismiyle sinemalar- da gösterime girmeye hazırlanan film sonradan, tıpkı senaryonun da asıl ki- taba sadık kalması gibi, orjinal haliyle piyasaya sürülüyor. Okurken zaman zaman gerilip ürperdiğim bu kitabın filminin IMDb puanı 8.3 gibi hayli yüksek bir oranda. İzleyicileri bir hayli tatmin eden bu filmi, kitabı hayalimde kurduğum gibi hatırlamak için izleme- meyi tercih ettim. İzlemeyi dileyenle- rin oldukça etkileyici bir yapıtla karşı- lacaklarından eminim. Biraz kurgu, biraz felsefi sorgulamalar, biraz da toplum eleştirisinden nasibi- ni almak isteyen herkesin Otomatik Portakal’ı okumasını, üşenenlerin de izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum. Sokak ve ilk gençliği ele alan Otomatik Portakal, ne kadar distopik bir dünya- da geçse de günümüz ve gelecek so- runlarına ışık tutan düşündürücü bir yapıt olmaya devam ediyor. P KAYNAK https://www.gazeteduvar.com.tr/ dunya/2017/07/19/evsiz-insan-sayisi- 2025te-1-6-milyar-olacak/ https://www.imdb.com/title/tt0066921/ Otomatik Portakal, Anthony Burgess 37