S Sektör
DAHA İYI BIR OYUN İÇIN
Mustafa Kemal Atatürk “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ‘ahlaksını’ severim” sözüyle
insanlara doğru mesajı vermişti. Günümüzde ise çeviklik ve zekilik kısmında pek bir sıkıntımız
yok ama “ahlak” kısmına gelince büyük bir eksiklik var.
Arda Özgenç
[email protected]
E
16
n temelde sporu spor
yapan saygıdır, sporun
özü budur. Peki, günü-
müzde bu sözün geçer-
liliği kaldı mı? Sahanın
içinde görmeyi arzula-
dığımız rekabet; yerini küfürlere,
saygı içermeyen hareketlere ve
en kötüsü şiddete bırakmaya
başladı. Taraftarlara örnek ol-
ması gereken sporcularda da
bozulmalar başlayınca, bunun saha-
nın dışına vurması çok gecikmedi.
Sadece bir pozisyon için birbirinin
kalbini kıran arkadaşlar, ileri geri
konuşan insanlar ve birbirlerine
fiziksel zarar veren taraftarlar-
dan geçilmez oldu ortalık. Son
dönemlerde
spor mü-
sabakaları-
nın ardın-
dan çıkan tatsız
kavgalar ve takımını
desteklemek için maça
giden ama dönüşünde
hayatını kaybeden kişi-
lerin sayısı gitgide artma-
ya başladı.
Spor dünyası; saygılı hare-
ketlerle kalpleri kazanmak
yerine atılan gollerle maçları
kazanmayı hedefe koymuş,
yere düşen rakibini kaldırmak
yerine onun eksikliğinden ya-
rarlanarak skor tabelasında farklılık
yaratmaya çalışan sporculardan geçil-
mez oldu artık. Sporcu sadece fiziksel
açıdan çok güçlü ya da çok başarılı ol-
maktan ziyade, en başta dürüst olmalı
ve “Galibiyete giden her yol mübahtır.”
bakış açısını değiştirmeli. Günümüzde
bir maçta yapılan centilmen hareketler
manşetlerden düşmez oldu, oysaki bu
Maç esnasında
rekabetin doruk
noktasına
ulaşmak, maçtan
sonra ise omuz
omuza ve kol
kola birlik içinde
olmak… spor
zaten bu değil
midir?
hareketler her daim yapılmalı. Sporcu-
lar artık küçük çocukların idolü, kah-
ramanı haline gelmiş durumdalar. Bu
çocuklar o kahramanların her maçını
bir şekilde izliyorlar. Onlardan sporun
sadece kazanmak olduğunu öğrenme-
meli, sporun bazen kaybetmek ama ne
olursa olsun saygıdan ödün verilme-
mesi gerektiğini öğrenmeli. Küçük bir
sporcu bir maç esnasında maçı kaybe-
deceğini bilse bile dürüst bir mücadele
ortaya koymalı. Spor akademilerinde
veya okullarında, bireylere rakipleri-
ne düşman gözüyle bakmaktan ziyade
dostça bakmak öğretilmeli. Aksi tak-
dirde rakiplerine sanki düşmanıymış
gibi bakmayı alışkanlık haline getiren
küçük sporcular gelecekte profesyonel
arenalara çıktıkları anda saygısız de-
meçler vermeye, yaptıkları hareketlerle
sporun güzelliklerinin önüne geçmeyi
doğal görmeye başlayacaklar.
Bu noktalarda spor eğitimin temeline
inmemiz gerekir. Küçük yaşlarda spo-
ra başlayan bireylere ilk başta sporun
sadece kazanmaktan ibaret olmadığını
öğretmek gerekir. Dürüst bir sporcu ye-
tiştirmeye çalışılmalıdır. Sadece kaslar
güçlendirilmemeli, aynı zamanda büyük
ve dürüst kalpler yaratılmalıdır. 10-15
yaşları arasında oynadığım bir klüpte
her maç öncesi antrenörümüz bize son
analizleri, son taktiklerini vermek yerine
elindeki tahtaya koskocaman bir şekilde
“SAYGI” yazardı. Bu kocaman ve güçlü