Perspective Perspective 37. Sayı | Page 13

M ÜJDAT G EZE N I LE YAŞA M ÜZER I N E S “Siz bizim rüyalarımızın kahramanları, siz bizim takıntılarımız, siz bizim kurtarıcılarımız... Siz bu ülkenin en müthiş tiyatro nesli...”- Okan Bayülgen Defne Tatlıçeşme [email protected] Perspective: Öncelikle teklifimizi ka- bul edip bizi ağırladığınız için çok te- şekkür ederiz. Müjdat Gezen: Galatasaray Üniversite- si’nin bende çok önemli bir anısı var çün- kü Erdoğan Ağabey, Erdoğan Teziç, kurdu. Erdoğan Ağabey’le evlerimiz karşılıklıydı. O olunca reddedemiyorum, kendisini çok severdim. P: İsmail Dümbüllü’den Münir Özkul’a, ondan da size geçen ve nesilden nesile aktarılan fesi Şevket Çoruh’a devretti- niz. Bu süreçte seçiminizi etkileyen, dikkat ettiğiniz noktalar nelerdi? M.G: Şevket’in iki senedir yaptığı işleri çok beğeniyorum. Kadıköy’de, nere- deyse terk edilmiş bir salonu aldı ve Türkiye’nin en güzel salonlarından biri haline getirdi. Orada çok güzel oyun- lar oynanıyor. Ekonomisini dizilerden karşılayabilecek konumdayken tiyatrou yapıyor olmasını ve oyunculuğunu çok beğeniyorum. Aynı zamanda bizden ye- tişmiş bir oyuncu. Bunlardan dolayı fesi ona verdim ve o da çok memnun oldu. Herkes mutlu olunca ben de mutlu ol- dum. P: Bu okulu, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni, tırnaklarınızla ve birçok şeyle başa çıkarak kurdunuz. Bu süreci anlatabilir misiniz? M.G: Hayatımın içinde hep şuna ba- kıyorum: Bizi yıpratmak isteyenler kimler? Bir sözün nasıl söylendiğinden çok, kimler tarafından söylendiği beni ilgilendiriyor. Doğrusunu isterseniz o kişileri ciddiye almak, doğru bir tavır olmaz. Bu sebeple yıpranmıyorum. Ben çok çalışan biriyim. Hayatım bermuda şeytan üçgeni gibi: Ev, okul ve tiyatro. Bu beni mutlu ediyor. Senenin belli ay- ları tiyatro kapalıyken tatil yapıyorum. Ben böyle biriyim, kendim gibi biriyim. Yurt dışına, kızımın yanına gidiyorum veya o geliyor. Yıpratmaya çalışanla- rın nedenleri ve bu durum karşısında benim ortaya koyduğum tavır belli. Modern devirde buna duruş deniyor. Ben böyle biriyim, kendim gibi biriyim dolayısıyla bunlar beni çok rahatsız et- miyor. Kendini başka şeylere bağımlı zannedenler, beni bağlamıyor. Onların dediklerinden üzüntü duymuyorum. Kendileriyle baş başa bırakıp kendi ha- yatımı sürdürmeye devam ediyorum. P: Günümüzde bir mesleği yapabilmek için okulundan mezun olmak gerekmi- yor, özellikle oyunculukta. Bu durumu değerlendirir misiniz? Yetenek mi daha önemlidir yoksa eğitim mi? M.G: İkisi de çok önemli. Adile Naşit’in okulu neydi diye soruyorlar; Adile Naşit’in babası Naşit Bey, Türkiye’nin en büyük komedyeniydi. Münir Özkul’un okulu neydi diye soruyorlar, Bakırköy Halk Evi ve ustası Sadık Şendil. İlla ki bir konservatuar eğitimi şart değil- dir. Bizim okulda da konservatuardan gelenlerle kurs alanların oyunculukla- rı bile farklılık arz ediyor. Eğitim çok güzel bir şeydir. Konservatuarda da, bir ustanın yanında da alınabilir. Büyük ressamlar ve büyük besteciler için bu hep söylenmiştir. Herkesin bir ustası vardır, ondan göre göre öğrenmiştir. Bu da bir eğitim. Eğitimin hiçbir türü yadsınamaz. Avukat olmak ve doktor olmak için eğitim görülüyorsa bu iş için 11