M ÜJDAT G EZE N I LE
YAŞA M ÜZER I N E
S
“Siz bizim rüyalarımızın kahramanları, siz bizim takıntılarımız, siz bizim kurtarıcılarımız...
Siz bu ülkenin en müthiş tiyatro nesli...”- Okan Bayülgen
Defne Tatlıçeşme
[email protected]
Perspective: Öncelikle teklifimizi ka-
bul edip bizi ağırladığınız için çok te-
şekkür ederiz.
Müjdat Gezen: Galatasaray Üniversite-
si’nin bende çok önemli bir anısı var çün-
kü Erdoğan Ağabey, Erdoğan Teziç, kurdu.
Erdoğan Ağabey’le evlerimiz karşılıklıydı.
O olunca reddedemiyorum, kendisini çok
severdim.
P: İsmail Dümbüllü’den Münir Özkul’a,
ondan da size geçen ve nesilden nesile
aktarılan fesi Şevket Çoruh’a devretti-
niz. Bu süreçte seçiminizi etkileyen,
dikkat ettiğiniz noktalar nelerdi?
M.G: Şevket’in iki senedir yaptığı işleri
çok beğeniyorum. Kadıköy’de, nere-
deyse terk edilmiş bir salonu aldı ve
Türkiye’nin en güzel salonlarından biri
haline getirdi. Orada çok güzel oyun-
lar oynanıyor. Ekonomisini dizilerden
karşılayabilecek konumdayken tiyatrou
yapıyor olmasını ve oyunculuğunu çok
beğeniyorum. Aynı zamanda bizden ye-
tişmiş bir oyuncu. Bunlardan dolayı fesi
ona verdim ve o da çok memnun oldu.
Herkes mutlu olunca ben de mutlu ol-
dum.
P: Bu okulu, Müjdat Gezen Sanat
Merkezi’ni, tırnaklarınızla ve birçok
şeyle başa çıkarak kurdunuz. Bu süreci
anlatabilir misiniz?
M.G: Hayatımın içinde hep şuna ba-
kıyorum: Bizi yıpratmak isteyenler
kimler? Bir sözün nasıl söylendiğinden
çok, kimler tarafından söylendiği beni
ilgilendiriyor. Doğrusunu isterseniz o
kişileri ciddiye almak, doğru bir tavır
olmaz. Bu sebeple yıpranmıyorum. Ben
çok çalışan biriyim. Hayatım bermuda
şeytan üçgeni gibi: Ev, okul ve tiyatro.
Bu beni mutlu ediyor. Senenin belli ay-
ları tiyatro kapalıyken tatil yapıyorum.
Ben böyle
biriyim,
kendim gibi
biriyim.
Yurt dışına, kızımın yanına gidiyorum
veya o geliyor. Yıpratmaya çalışanla-
rın nedenleri ve bu durum karşısında
benim ortaya koyduğum tavır belli.
Modern devirde buna duruş deniyor.
Ben böyle biriyim, kendim gibi biriyim
dolayısıyla bunlar beni çok rahatsız et-
miyor. Kendini başka şeylere bağımlı
zannedenler, beni bağlamıyor. Onların
dediklerinden üzüntü duymuyorum.
Kendileriyle baş başa bırakıp kendi ha-
yatımı sürdürmeye devam ediyorum.
P: Günümüzde bir mesleği yapabilmek
için okulundan mezun olmak gerekmi-
yor, özellikle oyunculukta. Bu durumu
değerlendirir misiniz? Yetenek mi daha
önemlidir yoksa eğitim mi?
M.G: İkisi de çok önemli. Adile Naşit’in
okulu neydi diye soruyorlar; Adile
Naşit’in babası Naşit Bey, Türkiye’nin en
büyük komedyeniydi. Münir Özkul’un
okulu neydi diye soruyorlar, Bakırköy
Halk Evi ve ustası Sadık Şendil. İlla
ki bir konservatuar eğitimi şart değil-
dir. Bizim okulda da konservatuardan
gelenlerle kurs alanların oyunculukla-
rı bile farklılık arz ediyor. Eğitim çok
güzel bir şeydir. Konservatuarda da, bir
ustanın yanında da alınabilir. Büyük
ressamlar ve büyük besteciler için bu
hep söylenmiştir. Herkesin bir ustası
vardır, ondan göre göre öğrenmiştir.
Bu da bir eğitim. Eğitimin hiçbir türü
yadsınamaz. Avukat olmak ve doktor
olmak için eğitim görülüyorsa bu iş için
11