P: Albüm çıkarma fikri nasıl gelişti,
daha önce de böyle bir şey düşünü-
yor muydunuz ?
C.G: Albüm yapma fikri yoktu. On
iki sene süren bir çalışma dönemin-
deydim, ara ara konser vermekle
beraber çok etkin bir müzik haya-
tım yoktu. Kaybedenler Kulübü’nün
çekilmesi ve bunun hemen üzerine
Haydar Haydar rüzgarının eklenme-
si ile konser sayılarının da artması
çalıştığım işi bırakıp sadece müzik
yaparak hayatıma devam etmeme
sebep oldu.
P: Şarkınızı çok derinden ve etkile-
yici okuyorsunuz fakat sizi en de-
rinden etkileyen şarkı nedir ?
C.G: Dal Goncayı Bir Sabah çok
güçlü bir metin, Ömer Hayyam’ın
metni. O beni en çok etkileyen ve
içimi parçalayan şarkı diyebilirim.
P: Michael Jackson, Jim Morrison,
Mercury... Bunlar zamanında mil-
yonları kendine hayran bırakan
isimler, hala da öyleler. Sizce neden
böyle insanlar artık yok müzik ca-
miasında, veya takip eden kitle mi
yok ?
C.G: Yaşantılar çok değişti, hayatlar
çok değişti, farkındalıklar farklılaştı,
insanlara dokunan şeyler çok fark-
lılaştı. Eskiden çok büyük emekler
harcanarak seneler süren kayıtlar
sonrasında bir albümoluşturulabili-
yordu, şu anda çok hızlı bir tüketim
var. İnsanlar odalarından on beş da-
kika içerisinde bir şarkıyı milyonlar-
ca insanla paylaşabiliyorlar dolayısı
ile bu da çok büyük bir veri tabanı
oluşturuyor müzik adına, bu iyi mi
kötü mü bilemiyorum ama milyar-
larca şarkı arasından iyi bir şarkı, iyi
bir duruş, iyi bir insan ve hediyeli
bir insan yakalamak çok zor. Şu bir
gerçek ki “gifted” diyoruz biz onlara
çünkü tanrı tarafından verilen bir
hediyeleri var, o karizmaya ve ışığa
sahip bir kişi uzun senelerdir gel-
medi. Kitleleri peşinden sürükleye-
cek bir kişi maalesef yok.
P: Moda müzik diye bir kavramdan
bahsediliyor ve insanlar bu şekilde
para kazanıyor. Sizin vizyonunuzda
bunu görmüyoruz. Sizce neden?
C.G: Moda bizim için sadece bir
semt ismidir.
P: Zamanın ötesinde bir tarzınız var.
Yaşama şansınız olsa hangi dönem-
de yaşamak isterdiniz ?
C.G: 1940 /1970 arası dönemi ya-
şamak isterdim.
P: İnsanların duygularını derinden
titreten bir sesiniz ve tarzınız var.
İnsanların duygularına yoldaşlık et-
mek sizi nasıl etkiliyor ?
C.G: Bu konu benim için çok
önemli, insanlar mahremlerini bana
açıyorlar. Odalarını ve geceleri yal-
nız kaldıkları anları benimle payla-
şıyorlar, bu beni büyük bir saygıya
itiyor dinleyicime karşı. Çünkü en
hüzünlü, en mutlu, en eğlenceli an-
larını benimle paylaştıkları için bu
saygıda hiçbir zaman kusur etmeyip
dostlarımı hiçbir zaman kırmamam
ve duruşumu değiştirmemem ge-
rektiğine inanıyorum.
P: Cover yapmanıza dayanarak so-
ruyorum, Can Gox’u etkileyen sa-
natçılar kimlerdir, veya duygulandı-
ran ? Kimleri dinlersiniz ?
69
C.G: Aşık Veysel, Cem Karaca, Sel-
da Bağcan, Neşet Ertaş, Kani Kara-
ca, Kazancı Bedih, B.B. King, Fred-
die King. Bruce Springsteen benim
için çok önemli; Hayko Cepkin çok
içimi dağlar. Sayılabilecek bir sürü
isim var aklıma gelenler bunlar.
P: Neredesin Sen türküsünü blues
tarzıyla birleştirmiştiniz. Bu fikir
nereden çıktı ve neden türkü ?
C.G: Blues müziği herhangi bir şey-
le sentezlemek gibi bir fikrimiz yok,
grubumdaki bütün müzisyenlerin
bluesla bir şekilde bağlantısı var,
içimizden öyle geliyor ve becerebil-
diğimiz tarz bu o yüzden bu şekilde
çıkıyor.Yaptığımız işin doğasında bu
var bunu bir proje ya da planlanmış
bir iş olarak yapmıyoruz.
P: En başa dönecek olursak meslek
adına hayaliniz neydi ? Başka bir ha-
yaliniz var mıydı ?
C.G: Çocukken 23 Nisan törenle-
rinde bizi stadlara götürülerdi çok
eğlenceli olurdu. Orada bando şefle-
rini görünce çok yükseliyormuşum,
bando şefliği birinci hayalimmiş
galiba çocukken. İkincisi uzun yol
otobüs şoförü olmak isterdim, o da
oldukça zor ve emek isteyen bir işti.
Onun dışında mühendislik, pilotluk
gibi işler hiç aklımdan geçmedi ilgi-
mi çeken meslekler bunlardı.