Perspective Perspective 35 | Page 73

P: Albüm çıkarma fikri nasıl gelişti, daha önce de böyle bir şey düşünü- yor muydunuz ? C.G: Albüm yapma fikri yoktu. On iki sene süren bir çalışma dönemin- deydim, ara ara konser vermekle beraber çok etkin bir müzik haya- tım yoktu. Kaybedenler Kulübü’nün çekilmesi ve bunun hemen üzerine Haydar Haydar rüzgarının eklenme- si ile konser sayılarının da artması çalıştığım işi bırakıp sadece müzik yaparak hayatıma devam etmeme sebep oldu. P: Şarkınızı çok derinden ve etkile- yici okuyorsunuz fakat sizi en de- rinden etkileyen şarkı nedir ? C.G: Dal Goncayı Bir Sabah çok güçlü bir metin, Ömer Hayyam’ın metni. O beni en çok etkileyen ve içimi parçalayan şarkı diyebilirim. P: Michael Jackson, Jim Morrison, Mercury... Bunlar zamanında mil- yonları kendine hayran bırakan isimler, hala da öyleler. Sizce neden böyle insanlar artık yok müzik ca- miasında, veya takip eden kitle mi yok ? C.G: Yaşantılar çok değişti, hayatlar çok değişti, farkındalıklar farklılaştı, insanlara dokunan şeyler çok fark- lılaştı. Eskiden çok büyük emekler harcanarak seneler süren kayıtlar sonrasında bir albümoluşturulabili- yordu, şu anda çok hızlı bir tüketim var. İnsanlar odalarından on beş da- kika içerisinde bir şarkıyı milyonlar- ca insanla paylaşabiliyorlar dolayısı ile bu da çok büyük bir veri tabanı oluşturuyor müzik adına, bu iyi mi kötü mü bilemiyorum ama milyar- larca şarkı arasından iyi bir şarkı, iyi bir duruş, iyi bir insan ve hediyeli bir insan yakalamak çok zor. Şu bir gerçek ki “gifted” diyoruz biz onlara çünkü tanrı tarafından verilen bir hediyeleri var, o karizmaya ve ışığa sahip bir kişi uzun senelerdir gel- medi. Kitleleri peşinden sürükleye- cek bir kişi maalesef yok. P: Moda müzik diye bir kavramdan bahsediliyor ve insanlar bu şekilde para kazanıyor. Sizin vizyonunuzda bunu görmüyoruz. Sizce neden? C.G: Moda bizim için sadece bir semt ismidir. P: Zamanın ötesinde bir tarzınız var. Yaşama şansınız olsa hangi dönem- de yaşamak isterdiniz ? C.G: 1940 /1970 arası dönemi ya- şamak isterdim. P: İnsanların duygularını derinden titreten bir sesiniz ve tarzınız var. İnsanların duygularına yoldaşlık et- mek sizi nasıl etkiliyor ? C.G: Bu konu benim için çok önemli, insanlar mahremlerini bana açıyorlar. Odalarını ve geceleri yal- nız kaldıkları anları benimle payla- şıyorlar, bu beni büyük bir saygıya itiyor dinleyicime karşı. Çünkü en hüzünlü, en mutlu, en eğlenceli an- larını benimle paylaştıkları için bu saygıda hiçbir zaman kusur etmeyip dostlarımı hiçbir zaman kırmamam ve duruşumu değiştirmemem ge- rektiğine inanıyorum. P: Cover yapmanıza dayanarak so- ruyorum, Can Gox’u etkileyen sa- natçılar kimlerdir, veya duygulandı- ran ? Kimleri dinlersiniz ? 69 C.G: Aşık Veysel, Cem Karaca, Sel- da Bağcan, Neşet Ertaş, Kani Kara- ca, Kazancı Bedih, B.B. King, Fred- die King. Bruce Springsteen benim için çok önemli; Hayko Cepkin çok içimi dağlar. Sayılabilecek bir sürü isim var aklıma gelenler bunlar. P: Neredesin Sen türküsünü blues tarzıyla birleştirmiştiniz. Bu fikir nereden çıktı ve neden türkü ? C.G: Blues müziği herhangi bir şey- le sentezlemek gibi bir fikrimiz yok, grubumdaki bütün müzisyenlerin bluesla bir şekilde bağlantısı var, içimizden öyle geliyor ve becerebil- diğimiz tarz bu o yüzden bu şekilde çıkıyor.Yaptığımız işin doğasında bu var bunu bir proje ya da planlanmış bir iş olarak yapmıyoruz. P: En başa dönecek olursak meslek adına hayaliniz neydi ? Başka bir ha- yaliniz var mıydı ? C.G: Çocukken 23 Nisan törenle- rinde bizi stadlara götürülerdi çok eğlenceli olurdu. Orada bando şefle- rini görünce çok yükseliyormuşum, bando şefliği birinci hayalimmiş galiba çocukken. İkincisi uzun yol otobüs şoförü olmak isterdim, o da oldukça zor ve emek isteyen bir işti. Onun dışında mühendislik, pilotluk gibi işler hiç aklımdan geçmedi ilgi- mi çeken meslekler bunlardı.