Ö Öykü
BIR SABAH
Halit Berk Bulakoğlu
[email protected]
U
yandığında,
saatten
bihaber vaktin öğleye
geldiğini
anlamıştı.
Sol şakağının üzerin-
den tombul bir ter
damlası dudağının ke-
narına düşmek üzereydi, sağ elinin
tersiyle baş parmağı ve işaret parma-
ğını ortalayarak terin dudaklarıyla
buluşmasına engel oldu. Engel oldu
olmasına ama yolculuğu 1 numara
saçlarını taşıyan kafasından başla-
yan ve saatlerdir iniyormuş hissi
yaratan ter damlasının sahte tuzlu
tadını çoktan hissetmeye hazırdı
dudaklarında, bu yüzden o damlayı
durdurduğu için pişman olmuştu.
Beklediği ve hazırlandığı o histen
kendini mahrum bırakmıştı, yatak-
tan kalkmaya çalışırken son aklında
66
kalan o ter damlasının hikayesiydi;
insanın kendini olacağına hazırladı-
ğı şeyi durdurması, başına gelecek
olan şey kötü dahi olsa yarım bıra-
kır mı insanı diye düşündü, halbu-
ki ufacık şeylerden anlam çıkarma
huyu küçük yaşlardan itibaren dik-
kat çekmiş, insanlar sırasıyla bunu
ondan almaya çalışmıştı.
İki göçmen kuşun masalını anlatan
annesine “kuşlar nereye giderlerse
gitsinler hep geri dönüyorlar anne
bir yere ait olma hissi bu kadar güç-
lü müdür, insan hep evi özler mi”
demişti, 8 yaşındaki oğlundan cüm-
leye şaşıran kadın masalına ilginin
yeterli olmadığına inanıyor olacak
ki sitemle “kuş onlar işte uçarlar
canları nereye isterse masal bu” di-
yebilmişti. Babasının tüm o “onlar
senin kanın” muhabbetine karşın
hiçbir zaman sevemediği halasının
oğulları büyük bir mutlulukla gü-
vercinin boynunu kırdıklarını ha-
ber verdiklerinde “insan gücünün
yetebildiği her şeyi böyle ezmek
ister mi” diye düşünmüştü ama
bu düşünceden sonra güvercinden
sonraki kurbanın kendi olacağını
ve dayaktan nasibini alacağını dü-
şünememişti. Ya da geçtiğimiz yıl,
sevgilisi ile Kadıköy’de bir çay bah-
çesinde otururken sağ yanağında
hissettiği rüzgar denizden okşamak
için uzandığında “Elimi eskisi gibi
tutmuyorsun bir sorun mu var?” de-
diği an “Yine başladın saçmalama-
ya.” cevabı ile karşılaşacağını tahmin
etmemişti, 4 gün sonra ilk okuldan