Perspective Perspective 35 | Page 30

28
nersiniz . Reklam öyle bir şey . Sarıkamış Çocukları benim ilk filmim sayılsa da aslında bir co-directing denilen bir sistem . Yani 2 yönetmenli bir film . Mutlu Karadoğan aslında tamamını çekti . Daha sonra dedi ki hareketlendirebilmek için günümüzden bir şeyler katalım . Senaryo filmin üzerine tekrar yazıldı . Mutlu ’ nun çektiği görüntüler biraz kısaltıldı , yarı yarıya . Onun yerine benim çektiğim günümüzden görüntüler girdi . Günümüzle geçmişi birleştirerek bir film yaptık . Bu hem biraz gişe yapabilsin , hem de sinemalarda biraz oynayabilsin diyeydi çünkü diğer türlü tek başına bir televizyon filmi olarak kalacaktı . Ben de onun üzerine bir çalışma yaptım . Ayla için de bir alıştırmaydı aslında bu . Gerçek anlamda ilk filmim aslında Ayla .
P : Peki , Ayla filmi tamamlandıktan sonra siz ilk izlediğinizde ne hissettiniz ?
C . U : Bu öyle bir durum ki siz de belki biliyorsunuzdur , tamamlandıktan sonra aslında seyretmiyorsun . Hep böyle parça parça seyrediyorsun . İşte biraz önce Mustafa Kreşova , bizim Ayla filmimizin montajını yapan , Capetown ’ da En İyi Kurgu Ödülü ’ nü aldı . Parça parça birleştirdikçe görmeye başlıyorsunuz filmi . Bu sefer sabırsızlanıyorsunuz filmin bütününü göreyim diye .
P : Filmin son hali hayal ettiğiniz gibi oldu mu ?
C . U : Evet . En azından işe başlarken senaryo üzerinden hayali kurduk . Film , Türkiye standartlarına göre baya
“ Gerçek hikâyeyi çekmeyi severim , her zaman güzeldir . Gerçek hikâyeler hem keyifli hem de içini doldurabiliyorsunuz .”
para harcanmış bir film . Zaten ben hep söyledim . Reklamdan gelmenin de mutlaka bir sebebi var . Bakarsanız her karesi dolu doludur filmin . Dekoru , kostümü , oyunculuğu hep dolu doludur , hiç boş bir kare geçmedik . Hayal ettiğimiz gibi oldu , hayal etmediğiniz ne oldu derseniz son bölümüydü . Bunu her zaman söylemiyorum , size söylüyorum , daha iyi anlarsınız diye . Yaşlılık bölümünü daha başka şekilde toparlayabilir miydik , bunu hep düşünüyoruz . Acaba kurgusal anlamda değiştirebilir miyiz ? Film yaşlılıktan başlayabilir mi şeklinde .
P : Biz izlerken çok ağladık , siz çekerken ağladınız mı merak ediyoruz .
C . U : Küçük kızın oyunculuğu çok iyiydi . Bu başka bir şey . Biz Ayla ’ yı seçerken 60 tane kız belirledik Güney Kore ’ den . Sonra altıya indirdik ve altısına özel çekim yaptık Kore ’ de . Hepsi çok iyiydi . Sonra hepsini ağlattık . Bunların hepsi oyuncu çocuklar . Dizilerde oynamış , eğitim almış . Hepsi de ağladı , bir tek
Kim Seol içinden hıçkıra hıçkıra , içini çekerek ağladı . Zaten filmin en çok duygulandıran unsuru oydu . Hüngür hüngür ağlamıyor , içini çekiyor , sümüğü akıyor , bir garip yani gerçekten ağlıyor . Bizim ekip yaklaşık 40-50 kişi , o kızın etrafında dönen ışıkçısından setine kadar . Kızın özellikle ağladığı bölümlerde ben “ stop ” dediğim anda bakıyorum böyle , kimseden ses çıkmıyor . Ben de dedim , çok iyi olmadı mı acaba , ama bir baktım , arkada duranlar ağlıyor , kızın annesi ağlıyor , herkes ağlıyor . Bu bir kere de değil , 3-4 yerde var . Çekerken duygulandık , genellikle duygulanılmaz o kadar çünkü işini yapıyorsun ama herkes işini bırakmıştı o anda . Hani “ stop ” dedik ama tek kameraman kamerayı kapattı , kimse koşmadı bile , böyle hani “ heyy çok iyi oldu ” falan gibi yapılır ya , onların hiçbiri olmadı . Dolayısıyla herkes çok duygulandı .
P : Filmin görüntüleri aşırı çekici ve güzel sizce bunda Amerikan-Türk işbirliğinin etkisi var mı ?
C . U : Var tabi . Bir kere çok değerli bir arkadaşla çalıştık , Jean Paul Seresin . Benim yıllardır reklam işlerinde de çalıştığım bir insan kendisi . O da emek verdi , gönül verdi . Ayrıca kostüm , makyaj ve ekrandaki renk skalasına çok önem veriyorum . Daha ileride filmler çekersem de bunu göreceksiniz , bu tamamen reklam yönetmenliği yaptığım dönemden kalma bir alışkanlık . Çünkü reklamda otuz saniyede her şeyi vermek zorundasınız dolayısıyla her köşeyi , bucağı , her yeri düşünmeniz lazım . Her koyduğunuz şeyin , ki bu sinemada pek olmaz , bir anlamı vardır , üzerine kafa yorulmuştur . Onun için biraz daha plastik gözüküyor bazı yerlerde . Ve böylesi güzel ; kostümler güzel , tablo , hiçbir şey boş kalmamış .
Woody Allen ’ ın filmleri böyledir , her yeri dolu doludur , şıkır şıkırdır . Bu sinemadır . Kızın kostümünü bile defalarca kırmızı baktık , yeşil baktık , mor baktık , sarıya karar verdik . O kadar yeşil ve kahverenginin içinden o böyle kuş yavrusu gibi çıktı . Bütün kostümler tek tek düşünüldü .
P : Türkiye de devinen sinemayı , sinema sektörünü ve sinema platformlarını nasıl buluyorsunuz ?
C . U : İyi bir film yapabilmek için birtakım şeyler var . Bir kere iyi bir