“Ya o
doktor nedir?”
falan derken
“O doktor
benim” dedi
adam. Ve elin-
deki diş fırça-
sıyla sahneye
çıktı.
P: Hem çocukluğunuzda, hem bü-
yürken, hem de şu anda bir ilham
kaynağınız var mı?
60
A.D: Genelde rüyalarımı kendim
gerçekleştirdiğim için buna söyleye-
bilecek bir şeyim yok. Ama mese-
la bir Yavuz Turgul filminde olmak
çok isterdim, veya Şener Şen ile
oynamak. Belirli bir rol yok, çünkü
genelde bir rol hayal ettiğim zaman
genelde benim kumaşımdan oluyor
ve az çok kalemi oynatabildiğim için
gerçekleştiriyorum hayalimi. ğenirsen çekelim” dedi. Yaptık, ve her-
halde Türk sinemasında bir ilki yaptık.
Şabaniye falan vardır, kadın oynanılan
komedi filmleri vardır, ama benim bil-
diğim kadarıyla onlar erkek başlayıp rol
gereği kadın kılığına giriyorlar. Sadri
Alışık’ın gemideki filminde de öyle oldu
– Ayhan Işık ile beraber iki kafadar. Bu-
rada sıfırdan başlıyor, bir risk faktörü de
var.
P: Kadın rolü de oynamak istediği-
niz bu rollerden biri miydi? Ben şuna inanıyorum; bu pusula beni
buraya kadar getirdi. Bundan sonra in-
şallah sonuna kadar da götürür. Ger-
çekten senin kalbine dokunan, içinden
gelen ve seni eğlendiren bir şey yaptığın
zaman kolay kolay başarısız olma imka-
nın yok; içimizdeki organizma eğlendiği
an diğer insanlar da aynı tepkiyi verir.
Veya mutlu olduğunda onlar da aynı
mutluluğu yaşar, sonuçta “Animal Pla-
net”. Doğal canlılarız, mutlu eden bir
şeyin başarısız olma ihtimali çok zor
oluyor. Ama iş siparişe girdiği zaman,
çok kodladığında, genelde başarısız olu-
nuyor. İçinden gelmeyen bir şeyi yap-
mayacaksın hayatta.
A.D: Tabii. Ben bütün karakterle-
ri sahneden çıkarıyorum. O kadın
karakteri, yıllardır Kuzey Ege’de,
mahallede, Bozcaada’nın ara sokak-
larında gördüğüm teyzelerin bir top-
lamı aslında. Biraz onlardan, biraz
kendi annemden... Genelde, mesela
Eyvah Eyvah’taki gibi, set bitiminde
yemek masasında oyuncu arkadaşla-
rımı güldürmek için kullandığım bir
tip. Bir gün dedim ki “Buna bir film
çekelim”. Yapımcımız da bu kadar
cesur bir insan olduğu için,“Yap, be-
A.D: Aşk en büyük ilham kaynağı-
dır. Müzik benim her zaman ilham
kaynağım oldu, her zaman harekete
geçiren bir olgu, bir gerçek. Yeşilçam
tabi çok büyük bir miras. Oyuncu
olarak da tabi Şener Şenler, Metin
Akpınar mesela, bütün çocukluğum
Metin Akpınar ile geçti, o kadar çok
severim ki. Genelde müziğin beni
ateşlediğini söylerim, aynı şekilde
aşkta öyle. Mesela klarnet de bir aşk.
Klarnet sesi duymak müthiş bir şey.
Biraz sonra burada yirmi tane şarkı
söyleyeceğiz. “Niye söylüyorsun abi
yirmi tane şarkı? Çık doksan dakika
stand-up yap”. Hayır ama işte, o bir
aşk. Hevesle bekliyorum şu renkli
renkli kostümleri giymeyi, sahneye
çıkmayı... bu da bir aşk. Biraz klişe
gibi gelebilir kulağınıza ama aslında
basittir. Açıklaması basit olan da as-
lında en zorudur.
P: Sizin için tanışsanız heyecan-
dan donup kalacağınız birisi var
mı ?
A.D.: Ben genelde turistlerle konu-
şurken çok heyecanlanıyorum, çok
kötü İngilizce konuşurum. Özellikle
Avrupa’ya çıktığım zaman hayat ce-
henneme dönüyor. Ayrıca benim için
Şener Şen öyledir Metin Akpınar öy-
ledir. Yani beni de heyecanlandıran
birçok insan var.