İran: Devrimin Aynasında
Binlerce yıllık, köklü bir devlet geleneğine sahip olan İran, 20. yy’daki en sarsıcı devrimlerden
birine sahne oldu. İslam Devrimi sonrasında dünyayla karşılıklı olarak kapıların kapanması, ortaya
önyargılarla örülmüş bir İran tablosu çıkardı. Halbuki gerçek içerden bakıldığında çok farklı.
Oğul Tuna
[email protected]
Âlem ez nâle-yi uşşâk mübâdâ
hâli / Ki hoş âheng ü ferâh-bahş
hevâyî dâred” diyor 14. yy’ın ve
tüm zamanların “Şairlerinin Tanrısı”
Şirazlı Hâfız. Günlük hayatın usandı-
ran koşuşturmasında şiiri bir an olsun
eksik etmeyen bir halkın hayata bakı-
şını daha iyi ne özetleyebilir! Hele ki
o halk, “uygar dünya” tarafından tam
38 yıldır ekonomik, siyasi ve kültürel
ambargoya tâbi tutuluyorsa. “Dünya-
da âşıkların iniltisi eksik olmasın, çünkü
onların inleyişlerde hoş ahenk ve ferah-
lık veren bir hava vardır” derken Şair;
82 milyonluk nüfusuyla, tüm siyasal
baskılara ve ekonomik yaptırımlara
rağmen neşeyle, sanatla ve iyimser-
likle hayata tutunan bir ülkenin ruh
hâlinden dem vuruyor aslında. Ve bu
yüzden “İran’daki her evde iki kitap
bulunur: Kur’an ve Hâfız’ın Divânı.
Bunlardan ise yalnızca biri okunur!”
Tahran’ın sonu olmayan İnkılâb (tam
adıyla İnkılâb-ı İslâmî, yani İslam Dev-
rimi) Caddesi’ndeki keşmekeşin için-
de ilerlerken her duvarda, cephede,
sokakta “Down with USA!” yazısına
rastlıyorsunuz. Köşede İsrail’e lanet
eden bir vaiz, el ele tutuşup yürüyen
genç sevgilileri onaylamaz bakışlarla
süzüyor. Sevgililerin peşinden siz de
gidiyorsunuz; insanı bunaltan havada
sığınmak için en iyi seçenek, şehrin
-bir İstanbulluyu kıskandıracak ka-
dar çok sayıdaki- parkları. Neredeyse
tamamının İnkılâb ya da 1980-1988
arasındaki İran-Irak Savaşı şehitleri-
nin ardından isimlendirildiği sokakla-
rı, geçitleri, metro duraklarını geride
bırakıyorsunuz. Tam bir gölgeye seri-
leceksiniz ki piknik sepeti, tavlası ve
çadırıyla -evet, şehrin göbeğinde hem
de- bir aile sizden önce davranıp ora-
Fotoğraflar: Oğul Tuna
cığa yerleşiyor. Yılmayıp arayışa de-
vam ederken birkaç ihtiyarın havuz
başında satranç oynadığına şahit olu-
yorsunuz. Beride baş örtüsü topuzla-
rından düşmek üzere olan genç kızlar
ve onlardan telefon numarası isteyen
iki delikanlı. Her şeye rağmen hayat
devam etmekte.
Gözleriniz ister istemez; sokaklarda
saç teli görünen kadınları kırbaçla-
yan devrim polislerini, Ramazan’da
ulu orta su içiyor diye linç edilen-
leri, cüppe ve çarşafa sokulan kü-
çükleri arıyor. Neyse ki bu trajik
sahneleri görmüyorsunuz. Çünkü
“uygar dünya”da bilinenin aksine
İran’da böyle manzaralar yok! En
azından bir süredir. Ayetullah Hu-
meyni, 1 Şubat 1979’da sürgünden
dönüşünü takiben inşa ettiği “İslam
Beride
baş örtüsü
topuzlarından
düşmek
üzere olan
genç kızlar
ve onlardan
telefon
numarası
isteyen iki
delikanlı. Her
şeye rağmen
hayat devam
etmekte.
İslam Devrimi’nin lideri Humeyni’nin resimleri İran’ın her köşesinde. Rehber-i
İnkılâb, Kasım 1979 ve Ocak 1981 arasında diplomatik görevlilerin rehin
tutulduğu eski ABD Büyükelçiliği’nin önünde gururla İranlıları selamlamakta.
45