Perspective Perspective 34 | Page 49

İran: Devrimin Aynasında Binlerce yıllık, köklü bir devlet geleneğine sahip olan İran, 20. yy’daki en sarsıcı devrimlerden birine sahne oldu. İslam Devrimi sonrasında dünyayla karşılıklı olarak kapıların kapanması, ortaya önyargılarla örülmüş bir İran tablosu çıkardı. Halbuki gerçek içerden bakıldığında çok farklı. Oğul Tuna [email protected] Âlem ez nâle-yi uşşâk mübâdâ hâli / Ki hoş âheng ü ferâh-bahş hevâyî dâred” diyor 14. yy’ın ve tüm zamanların “Şairlerinin Tanrısı” Şirazlı Hâfız. Günlük hayatın usandı- ran koşuşturmasında şiiri bir an olsun eksik etmeyen bir halkın hayata bakı- şını daha iyi ne özetleyebilir! Hele ki o halk, “uygar dünya” tarafından tam 38 yıldır ekonomik, siyasi ve kültürel ambargoya tâbi tutuluyorsa. “Dünya- da âşıkların iniltisi eksik olmasın, çünkü onların inleyişlerde hoş ahenk ve ferah- lık veren bir hava vardır” derken Şair; 82 milyonluk nüfusuyla, tüm siyasal baskılara ve ekonomik yaptırımlara rağmen neşeyle, sanatla ve iyimser- likle hayata tutunan bir ülkenin ruh hâlinden dem vuruyor aslında. Ve bu yüzden “İran’daki her evde iki kitap bulunur: Kur’an ve Hâfız’ın Divânı. Bunlardan ise yalnızca biri okunur!” Tahran’ın sonu olmayan İnkılâb (tam adıyla İnkılâb-ı İslâmî, yani İslam Dev- rimi) Caddesi’ndeki keşmekeşin için- de ilerlerken her duvarda, cephede, sokakta “Down with USA!” yazısına rastlıyorsunuz. Köşede İsrail’e lanet eden bir vaiz, el ele tutuşup yürüyen genç sevgilileri onaylamaz bakışlarla süzüyor. Sevgililerin peşinden siz de gidiyorsunuz; insanı bunaltan havada sığınmak için en iyi seçenek, şehrin -bir İstanbulluyu kıskandıracak ka- dar çok sayıdaki- parkları. Neredeyse tamamının İnkılâb ya da 1980-1988 arasındaki İran-Irak Savaşı şehitleri- nin ardından isimlendirildiği sokakla- rı, geçitleri, metro duraklarını geride bırakıyorsunuz. Tam bir gölgeye seri- leceksiniz ki piknik sepeti, tavlası ve çadırıyla -evet, şehrin göbeğinde hem de- bir aile sizden önce davranıp ora- Fotoğraflar: Oğul Tuna cığa yerleşiyor. Yılmayıp arayışa de- vam ederken birkaç ihtiyarın havuz başında satranç oynadığına şahit olu- yorsunuz. Beride baş örtüsü topuzla- rından düşmek üzere olan genç kızlar ve onlardan telefon numarası isteyen iki delikanlı. Her şeye rağmen hayat devam etmekte. Gözleriniz ister istemez; sokaklarda saç teli görünen kadınları kırbaçla- yan devrim polislerini, Ramazan’da ulu orta su içiyor diye linç edilen- leri, cüppe ve çarşafa sokulan kü- çükleri arıyor. Neyse ki bu trajik sahneleri görmüyorsunuz. Çünkü “uygar dünya”da bilinenin aksine İran’da böyle manzaralar yok! En azından bir süredir. Ayetullah Hu- meyni, 1 Şubat 1979’da sürgünden dönüşünü takiben inşa ettiği “İslam Beride baş örtüsü topuzlarından düşmek üzere olan genç kızlar ve onlardan telefon numarası isteyen iki delikanlı. Her şeye rağmen hayat devam etmekte. İslam Devrimi’nin lideri Humeyni’nin resimleri İran’ın her köşesinde. Rehber-i İnkılâb, Kasım 1979 ve Ocak 1981 arasında diplomatik görevlilerin rehin tutulduğu eski ABD Büyükelçiliği’nin önünde gururla İranlıları selamlamakta. 45