Zamanın evrenin her yerinde aynı ol-
madığı fikri fiziğin en kafa karıştırıcı
ve çözülemeyen konularından biri-
sidir. Bir cisim uzayda ne kadar hızlı
hareket ederse, zaman da o cisim için
kısalmaya başlar. Cisim ışık hızına
yaklaştıkça zamanı iyice yavaşlatır ve
ışık hızına ulaşıldığı noktada zaman-
da bükülme gerçekleşir. Teorik olarak
ve gerekli hesaplamaları yaptığımızda
uzayın her noktasında aynı zaman al-
gısına sahip olmadığımız anlaşılabilir.
Fakat bu meseleyi insanoğlu olarak
pratikte kanıtlamamız pek de müm-
kün değildir. Çünkü az önce söyledi-
ğimiz gibi bunu yaşayabilmemiz için
ışık hızına ulaşmamız gerekir, fakat
günümüz teknolojisi henüz ışık hızı-
na ulaşabilmemizi mümkün kılmıyor.
Hesaplamalar her ne kadar zamanın
göreceli olduğunu kanıtlasa da bunu
deneyimleyebilmemiz henüz olası de-
ğildir. Bu durum da görelilik algısıyla
ilgili kafamızda oluşan soru işaretleri-
ni kaçınılmaz kılmaktadır.
Zamanın göreliliğiyle ilgili bizlerin
kafalarında oluşan algısal soru işaret-
lerinin yanı sıra fizikçilerin de içinden
çıkamadığı durumlar vardır. Bunla-
rı “paradoks” olarak adlandırıyoruz.
Çincede “paradoks” sözcüğü “mızrak”
sözcüğünü simgeleyen “pin” karak-
teriyle ve “kalkan” sözcüğünü sim-
geleyen “yin” karakterinin yan yana
gelmesiyle yazılır: pinyin. Bunun ne-
denini anlamak için M.Ö. 3. Yüzyıl’a
ait bir felsefe yazıtı olan “Han Feizi”de
anlatılan bir hikayeye bakabiliriz.
Hikayede mızrağını ve kalkanını sat-
maya çalışan bir adam vardır. Adam,
mızrağını soranlara “Dünyadaki bü-
tün kalkanları delebilecek güçte” ol-
duğunu anlatırken kalkanını sornala-
ra da “Dünyadaki bütün mızrakların
darbesine dayanıklı bir kalkan” oldu-
ğunu söylemektedir. Fakat alıcı adayla-
rından birisi çıkar ve satıcı adama “Peki
birisi mızrağını alıp kalkanına saldırırsa
ne olur?” diye sorar. Satıcı bu soruya bir
türlü cevap veremez çünkü mızrak kal-
kanı delecek olsa iddialardan birisi, aksi
durumda da diğeri geçerliliğini yitirir. O
günden beri de kendi içinde çelişkileri
olan durumlar için Çince’de “pinyin”
deyimi kullanılmaktadır.
Ayrı ayrı geçerli olup da bir araya gel-
diğinde çelişkiler yaratan durumlara pa-
radoks diyoruz. En ünlü paradokslaran
birisi olan “Yumurta mı tavuktan yoksa
tavuk mu yumurtadan çıkar?” sorusunu
duymayan yoktur herhalde. Uzay-za-
man temalı paradoksların en bilineni de
“İkizler Paradoksu”dur.
Eartha ve Astra ismindeki ikizlerimiz 20
yaşındadır. Eartha Dünya’da kalırken
Astra Dünya’dan 4 ışık yılı uzaklıktaki
bir gezegen olan Alpha Centauri’ye doğ-
ru yola çıkar. Astra, Alpha Centauri’ye
Dünya saatine göre 5 saatte varabileceği
bir hızla gitmektedir. Fakat Astra yük-
sek hızlarda hareket ettiği için Alpha
Centauri’ye vardığı anda Dünya’da bek-
lemekte olan Eartha için 5 saat geçmiş-
ken Astra için 3 saat geçmiştir. Astra bu
sırada yön değiştirir ve Dünya’ya geri
dönmek üzere harekete geçer. Aynı hız-
Zaman kavramını
tam olarak
anlayabilmek için
biraz daha zamana
ihtiyacımız var
gibi görünüyor.
la Dünya’ya geri dönerken Eartha için
bir 5 saat daha geçer ve Astra’nın hızı-
na göre bu 3 saate denk gelmektedir.
Yani Astra, Alpha Centauri’yi ziyaret
edip Dünya’ya döndüğü anda kendi
zaman çizgisine göre 6 yıl geçirmiş ve
26 yaşına gelmiştir. Fakat Eartha ise
Dünya’nın zaman çizgisine göre 10
yıl geçirmiştir ve 30 yaşındadır. Para-
doks ise tam bu noktada ortaya çıkar.
Aynı anda nasıl hem 6 yıl hem de 10
yıl geçmiş olabilir? Bu paradoksun çö-
zümünü ise yine Einstein’ın Görelilik
Teoremi’nde buluyoruz: farklı hızlar-
da ve farklı noktalarda olan gözlem-
cilerimizden Eartha için 10 yıl, Astra
için de 6 yıl doğru cevaptır. Çünkü
Görelilik Kuramı referans alınan varlı-
ğın kendi hızına veya konumuna göre
bir zamanı olduğunu söyler. Böylece
fizik yasalarının evrende her koşulda
kendilerini muhafaza etmeyi sürdür-
düğünü anlarız.
Bu düşünsel deneyden de anlayaca-
ğımız üzere uzayda zaman kavramı;
gözlemciler, hızlar veya konumlara
göre tamamen farklılık göstermekte
ve mutlak bir zaman kavramından
bahsedilememektedir. Kim bilir belki
günlerden bir gün ışık hızına ulaşan
araçlara sahip olabildiğimizde gerçek-
ten uzayın derinliklerinde bir yerlerde
bir arkadaşımızla kahve içmeye gider,
zamanı yavaşlatır ve hatta durdurabil-
meyi bile başarırız. P
KAYNAK
Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi
bilimteknik.tubitak.gov.tr
bilimgenc.tubitak.gov.tr
www.fizikist.com
tr.wikipedia.org
23