yere getiremez. Bu açıklamayı yaptıktan
sonra şimdi sorularınıza geçebiliriz.
P: Kültürümüzün en önemli zenginlik-
lerinden biri de el sanatlarımız şüphesiz.
Ülkemizde bu sanatlarla uğraşan birçok
atölye arasından Galeri Set’in bu kadar
meşhur olmasını neye borçlusunuz?
U.A.: Hizmete borçluyuz. Şayet hizmet
ederseniz, gelen misafirlerinizi iyi ağır-
larsanız muvaffak olursunuz. Gelen mi-
safirlerimizin unvanı, cüzdanındaki pa-
rası bizi zerre kadar ilgilendirmiyor. Bizi
misafirlerimizin gönlü ilgilendiriyor.
Eğer misafirlerimiz buradan gönüllerini
bırakmadan giderlerse biz vebali altında
kalırız, bize uyku uyutmazlar.
P: Ürünlerinizin el sanatlarına katkısı
oldukça büyük. Bu ürünleri bizlerle ve
okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?
U.A.: Kullanılabilir objelerin fazlalığı
ürünleri üst sıraya taşıyor. Biz günde
çok fazla kahve içtiğimiz için kahve
fincanlarımız birinci sırada yer alıyor.
Biz daha az şeker tükettiğimiz için gül-
baharlarımız ve şekerliklerimiz bir alt
sırada yer alıyor. Senede bir kere aşu-
re yaptığımız için de aşureliklerimiz de
şekerliklerimizin altında yer alıyor. Yani
tercih edilen ürün sayısı ne kadar faz-
laysa onların popülaritesi o kadar ön
plana çıkıyor.
P: Galeri Set 1972 yılında Mehdi Se-
zen Bey tarafından kurulmuş. O za-
man yaklaşık 42 seneden beri Mısır
Çarşısı’ndasınız., ,
U.A.: Evet müessesemiz kuruluşundan
beri aralıksız Mısır Çarşısı’nda faaliyeti-
ni sürdürüyor. Bunun evveliyatı da var
tabii. Fakat şu anda Mısır Çarşısı’na gir-
diğimiz günden itibaren yaşanılan süre-
ci konuşuyoruz. Yalnız Mısır Çarşısı’na
gelinmeden önce bir kuşak daha evve-
liyatı var,
P: Bu kadar uzun zamanda müessese-
nizde birçok anınız birikmiştir. Bun-
lardan bir tanesini bizlerle paylaşabilir
misiniz?
U.A.: Tabii. Hanımefendinin bir tanesi
vitrinin önüne geldi. Belli ki durumu
hiç müsait değil ama fincanlara bakıyor.
Kendisi fincanların fiyatını sordu. O
zamanın parasıyla şu kadar lira dedik.
Bunun üstüne bize ben bu fincanları 2,
Fincanlarımız annelerden
kızlara geçiyor ve
nesillerce kullanılıyorlar.
İşte biz buna kültür
diyoruz.
50 lira olduğundan beri takip ediyorum
dedi. Yani hanımefendi bizi aşağı yuka-
rı yirmi senedir takip ediyormuş. Ken-
disini içeri buyur ettik. Fincanlardan
hangisini beğendiğini sorduğumuzda
yeşili çok beğendiğini söyledi. Bizler de
aramızda bu fincanı kendisine hediye
etmeye karar verdik. Fakat hanımefen-
diye fincanı alması için ısrar ettiğimizde
bizlere katiyen alamayacağını söyledi.
Bizler de ”Efendim lütfen alınız, bu bi-
zim ürünümüzün bir zekatı olsun, biz
size bunu hediye etmek istiyoruz. ”
dedik. Bunun üzerine hanımefendi bu
fincanı alamayacağını, terbiyesinin el
vermediğini söyledi. Fakat biz yalvar
yakar fincanı kendisine hediye ettik.
Hanımefendi bu sırada göğsünü açtı ve
bir madalyon çıkardı. Bu Sultan Reşat
zamanında yapılmış bir altın liraydı.
Çok kıymetli bir altındı. Kendisinde bu
altınlardan eskiden bir küp olduğunu,
kendisinin bir paşa torunu olduğunu
söyledi. Kocasının hayırsız, oğlunun
hayırsız, damadının hayırsız olduğunu,
hepsini yediklerini, kendisine de bu
altınlardan bir tane kaldığını, onunda
boynunda asılı olduğunu ve bu para-
nın kendisinin kefen parası olduğunu
söyledi. Kendisinin tüm bunları zama-
nında yaşamış bir aile kızı olduğunu da
söyledikten sonra ağlamaya başladı. Biz,
de başlattı ağlatmaya. Kendisine hediye
ettiğimiz fincanı aldı ve gitti. Aradan bir
hafta geçti ve bu hanım müessesemize
tekrar geldi. Eline de bir miktar para sı-
kıştırmıştı. Sessizce geldi, parayı bıraktı
sonra da yine sessizce kayboldu. Bakın
edep bu işte. Hangi paşazadenin kızı da
olduğunu söyledi fakat burada ifşa et-
mek istemiyorum. Bakın burada yine
anlatmak istediğim insanların unvanı
yada parası hiç önemli değil. Önemli
olan gönül zenginlikleridir. Biz de o ha-
nımefendinin gönlünü almış olduk. Ve
tabii bunun gibi yüzlerce anımız var.
P: Ürünleriniz Kraliçe Elisabeth, Fidel
Castro, Monica Bellucci, Kevin Costner
gibi dünyaca ünlü isimlerle buluşmuş
ve bu isimler ününüzün dünya çapında
duyurulmasına katkı sağlamışlar. Peki
bu isimler Galeri Set’e nasıl ulaştılar?
U.A.: Doğru insanlar, doğru insanlar-
79