gelecek
nesillere
aktarılması,
belki
bir gün bir şekilde
anılarının biri tara-
fından beyninden
çıkarılması ve bu
sayede tam anlamıy-
la bilime ve felsefe-
ye adanmış ilk kişi
olarak hatırlanmak
var. Fakat bu tümör
işi... Her şeyi altüst
ediyor.
bu imkansız bir se-
çim. Geriye yalnızca
tümörün semptom-
larını beklemek kalı-
yor. Ancak tümörün
hafızaya olan etki-
sini düşündükçe...
Ölüm, artık kaleme
alınmayacak kadar
yakın görünüyor.
- Yüzbaşı düşüşe geç-
tiğinde düştüğünün
farkında bile değildi.
Ürkütücü olan da
bu. Hafızasının bir
kısmını kaybettiğin-
de o kısım gerçekten
kayboluyordu. Hiçbir
zaman var olmamış
gibi. Kocaman zaman
parçalarını yitiriyor,
yitirdiğinin farkına
varmıyordu. En çok
da bundan korkuyo-
rum Adam.
GÜNLÜK KAYIT
10.610
Çarşamba 21
Temmuz 2004
76
- Rosetta taşını ha-
tırlıyor musun?Antik
Mısır anıtlarındaki
tuhaf
hiyeroglifleri
asırlarca kimse oku-
yamadı. Herkes fira-
vunların alfabesinin
ideografik - evet, doğ-
ru kelime bu sanırım
- olduğunu sokmuştu
bir şekilde kafasına.
Her minik resmin bir
kelime demek oldu-
ğunu düşünüyorlardı.
Çok aptalca tabii. Her
neyse, sonra bu taşı
keşfettiler,
üstünde
hem hiyeroglifler hem
de metnin Yunanca
çevirisi vardı. Ta-
tam! Hiyerogliflerin
gizi çözüldü. Meğer
Mısırlılar normal bir
alfabe kullanıyorlar-
mış. Firavunların bütün tarihi aydınlandı.
Hepsi bir parça taş sayesinde. Kodu çözdü
bu anahtar. Benim beynim de böyle olabilir.
Eğer bu lanet tümör beni öldürürse kafamı
kesip dondurmanı istiyorum Adam.
Kaçınılmaz sondan yaklaşık bir yıl önce
Max, Katalog’a bu satırları yazıyor. Bu
tarih aynı zamanda Max’in kanser konu-
su açtığı ilk tarih oluyor. 30 yıl boyunca,
ilk defa.
Tedavi seçeneğinin bulunduğunu bilse
de 30 yıllık projesini bu aşamada ris-
Çıkış Stratejisi
ke atmak Max’in aklına hiç yatmıyor,
Adam’ın tüm çabalarına rağmen bir
doktora görünmek onun için kabul edi-
lemez bir teklif. 1975’ten beri içine gir-
mediği modern dünyada yeni mekanlar,
yeni insanlar, yepyeni bilgiler ve tabii ki
yazılması gerekecek dolu satır... Hayır,
...
Elvis biraz önce ölmüş
olsa bile, susun.
Max fikrini ortaya
atıyor “Benim öne-
rim politen bir poşet
bulman, dayanıklı
bir tane.” Adam’ın
bu fikre şaşırma-
masının sebebi, son
yarım saattir Max’i
kansız ve olabilecek
en sarsıntısız şekil-
de nasıl öldürebile-
ceklerinin üzerine
konuşuyor olmaları.
“Müthiş bir numara
düşündüm. Yetki-
lilere ecelimle öldüğümü söylebilirsin.
Poşeti burada, masamda tutmanı istiyo-
rum. Her gün poşeti öylesine eline ala-
caksın ve ben de...” Adam merakla cüm-
lenin devamını bekliyor. “Bugün değil
Adam, şemsiye, diyeceğim.” Şemsiye ne
nerden çıktı şimdi diyor dostunu şaşkın
gözlerle süzerken. Max sanki aklını oku-
muş gibi onu daha fazla bekletmeden
boşlukları dolduruyor hemen:
“Şifre gibi bir şey olacak bu. Her gün de-
ğiştireceğiz. Yarın ‘bugün değil Adam, dü-
ğünçiçeği’ olur belki. Sonraki gün ‘bugün