Perspective Perspective 28 | Page 78

gelecek nesillere aktarılması, belki bir gün bir şekilde anılarının biri tara- fından beyninden çıkarılması ve bu sayede tam anlamıy- la bilime ve felsefe- ye adanmış ilk kişi olarak hatırlanmak var. Fakat bu tümör işi... Her şeyi altüst ediyor. bu imkansız bir se- çim. Geriye yalnızca tümörün semptom- larını beklemek kalı- yor. Ancak tümörün hafızaya olan etki- sini düşündükçe... Ölüm, artık kaleme alınmayacak kadar yakın görünüyor. - Yüzbaşı düşüşe geç- tiğinde düştüğünün farkında bile değildi. Ürkütücü olan da bu. Hafızasının bir kısmını kaybettiğin- de o kısım gerçekten kayboluyordu. Hiçbir zaman var olmamış gibi. Kocaman zaman parçalarını yitiriyor, yitirdiğinin farkına varmıyordu. En çok da bundan korkuyo- rum Adam. GÜNLÜK KAYIT 10.610 Çarşamba 21 Temmuz 2004 76 - Rosetta taşını ha- tırlıyor musun?Antik Mısır anıtlarındaki tuhaf hiyeroglifleri asırlarca kimse oku- yamadı. Herkes fira- vunların alfabesinin ideografik - evet, doğ- ru kelime bu sanırım - olduğunu sokmuştu bir şekilde kafasına. Her minik resmin bir kelime demek oldu- ğunu düşünüyorlardı. Çok aptalca tabii. Her neyse, sonra bu taşı keşfettiler, üstünde hem hiyeroglifler hem de metnin Yunanca çevirisi vardı. Ta- tam! Hiyerogliflerin gizi çözüldü. Meğer Mısırlılar normal bir alfabe kullanıyorlar- mış. Firavunların bütün tarihi aydınlandı. Hepsi bir parça taş sayesinde. Kodu çözdü bu anahtar. Benim beynim de böyle olabilir. Eğer bu lanet tümör beni öldürürse kafamı kesip dondurmanı istiyorum Adam. Kaçınılmaz sondan yaklaşık bir yıl önce Max, Katalog’a bu satırları yazıyor. Bu tarih aynı zamanda Max’in kanser konu- su açtığı ilk tarih oluyor. 30 yıl boyunca, ilk defa. Tedavi seçeneğinin bulunduğunu bilse de 30 yıllık projesini bu aşamada ris- Çıkış Stratejisi ke atmak Max’in aklına hiç yatmıyor, Adam’ın tüm çabalarına rağmen bir doktora görünmek onun için kabul edi- lemez bir teklif. 1975’ten beri içine gir- mediği modern dünyada yeni mekanlar, yeni insanlar, yepyeni bilgiler ve tabii ki yazılması gerekecek dolu satır... Hayır, ... Elvis biraz önce ölmüş olsa bile, susun. Max fikrini ortaya atıyor “Benim öne- rim politen bir poşet bulman, dayanıklı bir tane.” Adam’ın bu fikre şaşırma- masının sebebi, son yarım saattir Max’i kansız ve olabilecek en sarsıntısız şekil- de nasıl öldürebile- ceklerinin üzerine konuşuyor olmaları. “Müthiş bir numara düşündüm. Yetki- lilere ecelimle öldüğümü söylebilirsin. Poşeti burada, masamda tutmanı istiyo- rum. Her gün poşeti öylesine eline ala- caksın ve ben de...” Adam merakla cüm- lenin devamını bekliyor. “Bugün değil Adam, şemsiye, diyeceğim.” Şemsiye ne nerden çıktı şimdi diyor dostunu şaşkın gözlerle süzerken. Max sanki aklını oku- muş gibi onu daha fazla bekletmeden boşlukları dolduruyor hemen: “Şifre gibi bir şey olacak bu. Her gün de- ğiştireceğiz. Yarın ‘bugün değil Adam, dü- ğünçiçeği’ olur belki. Sonraki gün ‘bugün