Perspective Perspective 28 | Page 77

ahırın önüne park edip cep telefonunuzu ve 1975 yılında dünyadan kopmuş bir insa- nın aşina olmayabileceği yeni tip fotoğraf makinenizi ya da walkman gibi diğer aletlerini- zi arabanızda bırakın. Tahmin edersiniz ki Max için her yeni bilgi, daha fazla satır ve so- nucunda daha fazla karmaşa demek. O halde üçüncü kural şöyle olabilir: Hiçbir koşulda dış dünyadan bahsetmeyin, El- vis biraz önce ölmüş olsa bile, susun. Veyahut bir diğer kural şunu diyebilir: Sakın geçmi- şe dalıp gitmeyin. Çünkü Max kendi geçmişinde yaşıyor, si- zinkinde değil. Demek istedi- ğim, onun hatırlayamadığı bir şeyi hatırlar ve ezkaza bundan bahsedecek olursanız... Kısaca- sı, Max’i hatırlamaya mecbur bırakmayın. alelade kağıt kalemler değil: on dört karatlık altın uçlu ve şeffaf hazneli Sheaffer marka dolmakalem onun en sevdiği, aslında çekmecesindeki üç dü- zine Sheaffer’ın hepsini seviyor. E skizleri yazmak için soluk sarı Berol 2B kurşunkalemleri var, uçları bittikçe masasına mon- teli Royal Sovereign pirinç ka- lemtıraşını kullanıyor. Taslak aşamasının ardından 0.3 mm Rotring’iyle her satırını temize çekiyor. Katalog’u ciltler halin- de yazacak, yani 27 Haziran akşamı itibariyle kitaplığında kırmızısı mavisiyle, inceler ve kalınlar olmak üzere, her biri Earnest Cabwhill&Sons’un becerikli ekibi tarafından dikil- miş - elbette maroken deriyle; Max’in vazgeçilmezi - tam 358 cilt var. Her neyse, bu detay- ları bir yana bırakıp hikayeye dönelim. Aslında bunlara de- tay demek de bir yerden sonra anlamını yitiriyor çünkü ince- lendiğinde anlaşılacağı üzere Katalog’un özü, detayları an- latması. Adam Last, Max’in yaveri olarak yıllarını geçiriyor. Yaptıkları - yapması gerekenler - arasında Max’i her koşul- da Yığınak’ın dışındaki her gelişmeden izole tutmak, Max yazdıkça Katalog’u ciltletmek, postaları almak, alışveriş yapmak veya Ponderların tüm gayrimenkul- lerini yönetmek gibi niceleri var. Başka bir deyişle, Adam Last artık iki hayatı birden ya- şamak zorunda. Max’in hem dış dünyayla olan tek bağlan- tısı, hem de onu yine dış dün- yadan koruyan kalkan olarak benimsediği bu yaşam biçimi onu her ne kadar zorlasa da, dünya üzerinde kendisi hariç kimseyle iletişime geçemeyen birine olan bağlılığı, onu vaz- geçmekten alıkoyuyor. Elbette ki bu sonu bilinmez yolculuk zamanla kendi kurallarını da oluşturuyor. Kural 1: 1975 Haziranı’ndan sonra alındığını çok belli eden şeyler giymeyin. Her ne kadar Max bir moda ikonu olma- sa da... Veya ikinci kuralın dediği gibi: Bahçeye arka kapıdan girin, arabanızı Meseleyi aşağı yukarı anla- dınız. Max, ömrünün geriye kalan yıllarını ve tüm konsant- rasyonunu, kendini Yığınak’a kapatarak beyninin en ince kıvrımlarına ulaşıp en derin- lerdeki yaşanmışlıklarını ve tecrübelerini çıkararak bunları kağı- da aktarmaya adamış biri. İnsanüstü bir kararlılıkla koyulduğu bu yolda ne süre dayanacağını bilememesi, onu, kafasında bir ‘ideal son’ planlamaya itiyor. Fakat hayat bazen planladığımız gibi git- miyor. Nörobilimin Rosetta Taşı Max babasını sever. Yüzbaşı Ponder... Yer yer aksi, geri ka- falı ve aşırı disiplinli bir adam olsa da Max’in tabula rasa’sının büyük bölümünü dolduran kişi yine Yüzbaşı’nın ta ken- disi. Buna rağmen babasının beyninde bir tümör olduğunu öğrenmek Max’i pek etkilemi- yor. Ancak bu lanet tümörün kalıtsal olduğunu öğrenmek... Gerçek bir talihsizlik. Bu du- rum Max’in aklındaki ideal sona hiç uymuyor. Onun ide- alinde, beyninin saklanarak 75