ahırın önüne park edip cep
telefonunuzu ve 1975 yılında
dünyadan kopmuş bir insa-
nın aşina olmayabileceği yeni
tip fotoğraf makinenizi ya da
walkman gibi diğer aletlerini-
zi arabanızda bırakın. Tahmin
edersiniz ki Max için her yeni
bilgi, daha fazla satır ve so-
nucunda daha fazla karmaşa
demek. O halde üçüncü kural
şöyle olabilir: Hiçbir koşulda
dış dünyadan bahsetmeyin, El-
vis biraz önce ölmüş olsa bile,
susun. Veyahut bir diğer kural
şunu diyebilir: Sakın geçmi-
şe dalıp gitmeyin. Çünkü Max
kendi geçmişinde yaşıyor, si-
zinkinde değil. Demek istedi-
ğim, onun hatırlayamadığı bir
şeyi hatırlar ve ezkaza bundan
bahsedecek olursanız... Kısaca-
sı, Max’i hatırlamaya mecbur
bırakmayın.
alelade kağıt kalemler değil:
on dört karatlık altın uçlu ve
şeffaf hazneli Sheaffer marka
dolmakalem onun en sevdiği,
aslında çekmecesindeki üç dü-
zine Sheaffer’ın hepsini seviyor.
E skizleri yazmak için soluk sarı
Berol 2B kurşunkalemleri var,
uçları bittikçe masasına mon-
teli Royal Sovereign pirinç ka-
lemtıraşını kullanıyor. Taslak
aşamasının ardından 0.3 mm
Rotring’iyle her satırını temize
çekiyor. Katalog’u ciltler halin-
de yazacak, yani 27 Haziran
akşamı itibariyle kitaplığında
kırmızısı mavisiyle, inceler ve
kalınlar olmak üzere, her biri
Earnest
Cabwhill&Sons’un
becerikli ekibi tarafından dikil-
miş - elbette maroken deriyle;
Max’in vazgeçilmezi - tam 358
cilt var. Her neyse, bu detay-
ları bir yana bırakıp hikayeye
dönelim. Aslında bunlara de-
tay demek de bir yerden sonra
anlamını yitiriyor çünkü ince-
lendiğinde anlaşılacağı üzere
Katalog’un özü, detayları an-
latması.
Adam Last, Max’in yaveri olarak
yıllarını geçiriyor. Yaptıkları - yapması
gerekenler - arasında Max’i her koşul-
da Yığınak’ın dışındaki her gelişmeden
izole tutmak, Max yazdıkça
Katalog’u ciltletmek, postaları
almak, alışveriş yapmak veya
Ponderların tüm gayrimenkul-
lerini yönetmek gibi niceleri
var. Başka bir deyişle, Adam
Last artık iki hayatı birden ya-
şamak zorunda. Max’in hem
dış dünyayla olan tek bağlan-
tısı, hem de onu yine dış dün-
yadan koruyan kalkan olarak
benimsediği bu yaşam biçimi
onu her ne kadar zorlasa da,
dünya üzerinde kendisi hariç
kimseyle iletişime geçemeyen
birine olan bağlılığı, onu vaz-
geçmekten alıkoyuyor. Elbette
ki bu sonu bilinmez yolculuk
zamanla kendi kurallarını da
oluşturuyor. Kural 1: 1975
Haziranı’ndan sonra alındığını
çok belli eden şeyler giymeyin.
Her ne kadar Max bir moda ikonu olma-
sa da... Veya ikinci kuralın dediği gibi:
Bahçeye arka kapıdan girin, arabanızı
Meseleyi aşağı yukarı anla-
dınız. Max, ömrünün geriye
kalan yıllarını ve tüm konsant-
rasyonunu, kendini Yığınak’a
kapatarak beyninin en ince
kıvrımlarına ulaşıp en derin-
lerdeki yaşanmışlıklarını ve
tecrübelerini çıkararak bunları kağı-
da aktarmaya adamış biri. İnsanüstü
bir kararlılıkla koyulduğu bu yolda ne
süre dayanacağını bilememesi,
onu, kafasında bir ‘ideal son’
planlamaya itiyor. Fakat hayat
bazen planladığımız gibi git-
miyor.
Nörobilimin Rosetta Taşı
Max babasını sever. Yüzbaşı
Ponder... Yer yer aksi, geri ka-
falı ve aşırı disiplinli bir adam
olsa da Max’in tabula rasa’sının
büyük bölümünü dolduran
kişi yine Yüzbaşı’nın ta ken-
disi. Buna rağmen babasının
beyninde bir tümör olduğunu
öğrenmek Max’i pek etkilemi-
yor. Ancak bu lanet tümörün
kalıtsal olduğunu öğrenmek...
Gerçek bir talihsizlik. Bu du-
rum Max’in aklındaki ideal
sona hiç uymuyor. Onun ide-
alinde, beyninin saklanarak
75