Perspective Perspective 28 | Page 76

bahsedecek olursak, hikaye- nin dipnotu ya da figüranı olduğunu söyleyebileceği- miz gibi, bu hikayeyi ortaya dökme ihtiyacı hissetmesi- nin altında, bu figüranlığın getirdiği bir ego tatmini ol- duğunu da inkar edemeyiz. Dile kolay, 30 sene. Tam 30 senelik bir ‘tutsaklık’. Ah doğru ya, şu an birçoğunuz ‘30 sene de nesi’ diyorsunuz- dur. Malum projeyi anlatma- nın sırası geldi sanırım... munun atıldığı tarihler bunlar oluyor işte. Kenya’da geçen çocukluk yıllarının Max’in tüm geleceğini şe- killendirdiğini ve tabula rasa’sına - ki John Locke, Max için oldukça önem- liydi - işlendiğine kendi de işaret ediyor. Bunun deva- mında Londra’ya taşınıp Cambridge’de felsefe oku- maya başlayınca yeni çevre- sinde yepyeni ufuklara açılan Max için o yılın o Mayıs ayı, diğer tüm Londralılardan daha fazlasını ifade ediyor- du. Ve dediğim gibi, her şey 1975 yılı baharında, Max’in babası Yüzbaşı Ponder’ın Dorset Meydanı’ndaki evin- de başlıyor. En Güzeli Yağmurdu 74 Her anını hayalimde canlandı- rabilmek istiyorum, gözlerimi kapatıp orada olabilmek istiyo- rum yine. Adam ile gittikleri bir konserden bahsediyor Maximilian Ponder. Her şeyi tastamam olduğu şekilde ha- tırlamak istiyorum, bütün de- neyimi hafızanın bant kaydına almış gibi; Ruby ‘Tuesday’i söy- lerken yanımızdaki kızın yü- zünde beliren o küçük gülüm- semeyi görebilmek, müziği notası notasına dinleyebilmek, onca insanla birlikte şarkıyı söyleyebilmek, arkamızdaki hippilerin içti- ği otun ağır kokusunu duyabilmek, yağmu- ru hissedebilmek istiyorum. Sırılsıklam bir halde, bir yandan arkadaşını dinleyen bir yandan da çamur içindeki kıyafet- lerini kurutmaya uğraşan Adam, yağ- muru kayıttan çıkarsak diyecek oluyor ancak Max onu durduruyor ve ekliyor: En güzeli yağmurdu zaten. Dünyanın tüm teatralliğini kav- ramış, koşullar ne olursa olsun ‘bildiğiniz şeyleri nasıl biliyorsu- nuz’ sorusunu henüz 8 yaşında sormaya başlamış biri Max. 1975 Mayısı’nın sonları, Haziranı’nın başı. Maximilian Pon- der ve dostu Adam Last için yepyeni bir hayatın ilk to- Ve dediğim gibi, her şey 1973 yılı baharında, Max’in babası Yüzbaşı Ponder’ın Dorset Meydanı’ndaki evinde başlıyor. hu- ‘Katalog’ o gün doğuyor. Ponder ailesinin Yığınak adı- nı verdikleri evleri, Max’in yeni inzivagahı, Adam’ın ise iş yeri oluyor. Max’in aklın- daki şu: hafızasını katalog- lamak. 21 yaşındaki genç adam o yaşa kadar deneyimlediği her anıyı kaleme almanın peşinde; kitapçıda Heredotos okuyan bir adamla arasında geçen aya- küstü sohbet, Henley’deki Safeway ma- ğazasının raf düzenlemesi, yılbaşı kü- lahlarından çıkan şakalar, Londra metro haritası, gıcık öksürüğünün çareleri, Ey- fel Kulesi’nin manzarası veya Orion ta- kımyıldızındaki yıldızların düzeni; hep- sini ama hepsini, hatırlayabildiği her şeyi yazmak istiyor Max. Kulağa deli- ce ve ulaşılmaz ge- len bu hedef Max için geri dönüşü olmayan bir yo- lun ilk adımı. Bu uğurda ilk yapma- sı gereken kendini dış dünyanın tüm uyaranlarından soyutlamak olma- lıydı, dolayısıyla Yığınak tam da aranan yer. Tabii bir de bol mik- tarda kağıt kalem gerekiyordu ancak