Perspective Perspective 28 | Page 75

Hayata

Max

Maximilian Ponder çalışma odasındaki yemek masasının üzerinde sırtüstü yatıyor, kendisi ölü. Bu mutlaka bilmeniz gereken bir şey; en baştan söylemeli.
Yiğit TUNA ytuna @ gsuik. co

Dün Arial, bugün Times New Roman, yarın Verdana; iki yana hizalı, italik, okuması kolay, zamansız, ruhsuz ve Max’ in beyinden kaleme, kalemden kağıda taşımak istediği mahremiyetten fersah fersah uzakta.

27 Haziran 2005 gününe ait bu ilk satırlarda yazar, daha doğrusu romanımızın anlatıcısı Adam Last, muteber hikayeyi anlatmaya sondan başlıyor.
Hikayelerin sonunu tanımak kolaydır, değil mi? Hep birlikte sonsuza dek mutlu mesut yaşamaya başladığımız ya da, kim bilir, Hamlet gibi,“ Ötesi, sessiz bir dünya” diyerek sahneden çekildiğimiz gündür hikayenin sonu.
Hikayemizin anlatıcısı Adam, baş karakterimiz Maximilian Ponder’ in sırasıyla çocukluk arkadaşı, sonrasında- Güney Afrika’ nın vadilerinde, şeker kamışı tarlaları ve kavuran sıcağın altında başlayan bu serüvende- okul arkadaşı, ardından iş arkadaşı yani özetle, yol arkadaşı. Max’ in ölümsüz ve çılgın projesinin ise yegane tanığı ve ortağı. Projeye geçmeden önce, Max’ i kendi kaleminden tanımaya ne dersiniz? Onun sıradışı ve uçarı kaleminden:
Ben Maximilian Zygmer Quentin Kavadis John Cabwhill Ponder. Adımda F hariç Latin alfabesinin bütün harfleri mevcut. Görünüşe bakılırsa babamın F’ ye bir itirazı var.
Ben Maximilian Zygmer
Quentin Kavadis John
Cabwhill Ponder.
Adımda F hariç Latin
alfabesinin bütün harfleri
mevcut. Görünüşe
bakılırsa babamın F’ ye
bir itirazı var.
Adımın biraz sıradışı olduğunu düşünürseniz babamın adının Yüzbaşı Maximilian Rybault Fonsekker John Cabwhill Ponder olduğunu söylerim ben de size. Onunkinde F var ama V, Q, Z ve G yok, bu yüzden kendimi özel hissediyorum galiba. Adlar etiketlerden fazlasıdır; anlam ve çağrışımlarla doludur. Ebeveynler kimi zaman müthiş isimler de bulabiliyorlar. Düşünün bir;
ta 1934’ te Mississippi Tulepo’ da yatakta birbirine dolanmış bir çift mırıldanıyor:“ Ya Elvis? Nasıl geliyor kulağına? Elvis Presley? Elvis Aaron Presley?
Ama adlar hakkında bu kadar konuşmak yeter. Bu, tamamlandığında Cambridge Üniversitesi’ ne teslim edilen en cüretkar doktora tezi olacak çalışmamın ilk cildinin ilk gününün ilk kısmı. Dileğim- hatta niyetim- önümüzdeki üç yılı kendimi bütün harici etkinliklerden mutlak bir şekilde soyutlayıp bu vakti beynimin bütün içeriğini özenle ve sebatla kaydedip kataloglayarak geçirmek. Bildiğim kadarıyla bu daha önce hiç yapılmadı, dolayısıyla insan konulu felsefi bilgi birikimine benzersiz bir katkı olacak.
Malvolio * gibi gururla ve kendinden emin başladığı eserinde daha giriş bölümlerinden itibaren Max, hemen hemen sonraki her bölümde tanık olacağımız şekilde, tabiri caizse daldan dala atlayan bir anlatıyı benimsiyor. Üç seneden bahsediyor. Hangi raddeden sonra bu projeye ömrünü adamaya karar verdi, kendi bile hatırlamıyor. Bu durum anlatıcımız Adam’ ın da dikkatini çekmiş olacak ki, hikayenin başında ipucunu veriyor bizlere: Max, yine tam da bildiğim gibi: mağrur, oyunbaz, kaprisli ve kibirli.
Adam Last’ tan biraz daha
* Shakespeare’ in On İkinci Gece adlı komedyasından kendine oldukça düşkün bir karakter.
73