36 |
Psikolojik deneyler dediğimizde çoğumuzun aklına sonucu ağzımızı açık bırakacak ilginç çalışmalar gelir. Ancak ne yazık ki, deneysel psikoloji, her zaman yüzümüzü güldürecek sonuçlar vermiyor. Çünkü maalesef, bütün deneyler aynı şekilde masum ve sağduyulu yürütülmüyor. Bu deneylerin bir kısmı denekler üzerinde bıraktığı etkiler veya deney yapanların etik açıdan uygun olmayan davranışları açısından hala konuşuluyor. İşte deneysel psikolojinin yüzünü kara çıkaran ve etkileri hala devam eden deneyler... |
Canavar Çalışma( 1939)
Kendisi de kekeme olan Wendell Johnson tarafından yürütülen bu deney, 10’ u kekeme olmak üzere 22 kimsesiz çocuk üzerinde gerçekleştiriliyor; bu deney için 2 gruba ayrılıp diksiyon dersi alan çocuklardan. İlk grupta olanlar akıcı konuşmayı pozitif yönde destekleyen bir konuşma terapistiyle; diğer gruptakiler ise yanlış telaffuz etmeleri halinde onları aşağılayan bir terapistle çalışıyorlar. 6 ay sonuna gelindiğindeyse 2. gruptaki çocukların ruh sağlıklarının bozulduğu ve konuşma bozukluklarının ilerlediği görülüyor. Bununla da kalmayıp haber 60 yıl sonra basına sızdığında, çocukların haberleri olmadan deneye alındıkları, yetimhane görevlilerine sadece çocuklara konuşmayla ilgili tavsiyeler verileceği söylenerek onların da deneyden haberdar edilmediği ve deneyin etik açıdan yanlış olduğunun bilinmesi sebebiyle hiç yazıya geçirilmediği de tespit ediliyor. Iowa Yüksek Mahkemesi’ ne taşınan çalışmanın davası, 2007 yılında kalıcı
|
“ Sadece görevlerini
yapan, kendi başlarına
vahşi işlere kalkışmayan
sıradan insanlar, korkunç
bir yok etme işleminin bir
parçası olabilmekteler.”
hasara uğramış 6 deneğe 925.000 $ tazminat ödenmesiyle sonuçlansa da getirdiği hasarı 68 yıl sonra telafi edemeyeceği gün gibi ortada.
Milgram Deneyi( 1963)
Otoriteye boyun eğme üzerine yapılan bu sosyal psikoloji deneyi, Yale Üniversitesi’ nden psikolog Stanley Milgram tarafından gerçekleştiriliyor. Nazi soykırımının yaralarının sarılmaya
|
çalışıldığı günlerde, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ ın davasının görülmesinden 3 ay sonra yapılan deney, şu sorudan yola çıkıyor:“ Eichmann ve soykırımın milyonlarca suç ortağı sadece verilen emirleri mi izliyorlardı, yoksa onlar da Holokost’ un sonuçlarını benimsiyorlar mıydı?” Kısaca öğretmen, öğrenci ve araştırmacıdan oluşan deneyde, araştırmacı otorite figürünü temsil ediyor. Aslında araştırmacı ve öğrenci işbirlikçi olmalarına rağmen denek konumundaki öğretmen, kura sonucu öğretmen olduğunu zannediyor. Cezanın öğrenme üzerindeki etkisinin ölçülmeye çalışıldığını sandığı deneyde öğretmenin öğrenciye sorular sorması ve her yanlış cevap geldiğinde giderek artan elektroşok uygulaması isteniyor. Deney başında öğretmene de 45 voltluk şok uygulanarak neye benzediğinin anlaşılması sağlanıyor ve deney başlıyor. Artan elektrik şokları uygulanırken işbirlikçi öğrenci sanki elektrik şoku veriliyormuşçasına çığlık atmaya, kalp rahatsızlığı olduğunu söylemeye ve aradaki duvarı yumruklamaya başlıyor. Öğretmenin her durdurma talebinden sonra otorite tarafından sırasıyla,“ Lütfen devam edin; deney için devam etmeniz gerekiyor; devam etmeniz kesinlikle çok önemli; başka seçeneğiniz yok, devam etmek‘ zorundasınız’.” cümleleri söyleniyor. Denek, bu uyarılardan sonra hala durmak istediğini ifade ederse deney durduruluyor, yok eğer otoriteye boyun eğip devam ederse – bir insanı kesinlikle öldürecek olan- 3 kere 450 voltluk şok verildikten sonra deney, durduruluyor. |