Perspective Perspective 28 | Page 29

beri çok sevdiğim el sanatlarına yönlen- dim. Okul okumanın faydası sınırsız. Her şeyden evvel size doğru insan olmayı öğre- tiyor. Eğitim bir şeyleri dinlemeyi öğretiyor, düşlerinizi dinlemeyi öğretiyor. Yani okul- dan hayata, iş hayatına yansıttığınız şeyler her zaman okuduğunuz dersler değil, size bir duruş öğretiyor. Dolayısıyla, ben aynı zamanda uluslararası ilişkiler okumasay- dım mimarlık okumayı da çok istiyordum, iç mimari özellikle çok istiyordum ama sırf iç mimarlık için ben matematik okuma- yı göze alamadım. Dolayısıyla bir tasarım yönüm olduğunu biliyordum. Uluslararası ilişkileri de yurt dışında yaşamayı çok is- tediğim için seçtim biraz da. Yani, sonuç- ta hepimiz bir bölümü belirli sebeplerden dolayı seçiyoruz. İyi veya kötü, doğru veya yanlış… Onun üzerine ne koyabilirsek son- radan da koyabiliyoruz. Okul, altyapı sonra ise bizim elimizde. P: Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor- sunuz. Sosyal medyanın bu model oluştur- mak, fikir almak konusunda güvenilir bir kaynak olduğunu düşünüyor musunuz? MD: Tabi ki, sosyal medya bir şeylere eriş- memizi kolaylaştırıyor. Ruhumuzun bile duymayacağı bazı şeyler oluyor bitiyor bir yerlerde; birileri bir şeyler tasarlıyor, onları sunuyor. Siz onları sosyal medya vasıtasıyla çok alakasız bir yerden duyabiliyorsunuz. Normalde erişemeyeceğiniz bilgiyi kısacası önünüze seriyor. Dünyanın öbür ucundan asla tanışma ihtimaliniz olmayan insanların ürünlerini izleyebiliyorsunuz. Çok büyük bir avantaj… Eskiden böyle bir şey asla yokmuş, dergiler varmış dergiyi alıyormu- şuz. Zaten 15 dergi varsa hepsi birbirinin tekrarı gibi. Ama sosyal medyada çok farklı, bilgi alanlarına erişiyorsunuz ki bu da her yönden büyük avantaj. Her şey kopyala- mak değil, gördüğünüz her değişik şey; de- ğişik yeni teknik, malzeme, renk, ürün kar- telası, renk kartelası gibi bilgiler ufkumuzu genişletiyor. Dolayısıyla her şeye bir ürün alayım, aynısını yapayım gibi bakmamak lazım. Size tasarımsal fikir veren bir sürü değişik şey var. P: Bize klasik bir iş gününüzü anlatır mısı- nız? Bir gününüzde ne yapıyorsunuz? MD: Her şeyden evvel benim bir çocuğum var. O da bu atölyenin kiralandığı günün iki gün sonrasında doğdu, dolayısıyla bu atöl- ye kadar, bu atölye de onun kadar bebek. Velhasıl sabahları zaten çocukla ilgileniyo- rum kısa bir süre, sonra genelde 9.30 civarı işe geliyorum. Birçok klasik pastacının veya pastanenin aksine çok hırslı ve çok yoğun çalışmamaya çalışıyorum. Çünkü bu işten keyif alarak çalışmaya çalışıyorum. Bu işin ğu için çocuğuma koşarak gidiyorum. Ak- şamları eğer ki yetiştiremediğim bir iş varsa, ufak tefek eve iş götürüyorum, geri getiri- yorum ve her gün aynı şey devam ediyor. Hafta sonları eğitim veriyorum. Bu işleri merak eden kişilere kendi aldığım eğitimler çerçevesinde çok dolu eğitimler vermeye çalışıyorum. Böyle bir döngü… P: Kurslarınızdan da biraz bahsedebilir mi- siniz? en önemli yönü, keyif almadığınız zaman tasarımlarınız da bir o kadar sevimsizle- şebilir. Çünkü yavaş ve keyifle yapılan bir iş. Yorulduğunuz zaman bir figür yapmak- ta bile zorlanabiliyorsunuz. Dolayısıyla 9.30’da başlıyorum ve her şeye süslemeyle başlıyorum, her günüm süslemekle geçiyor. Ürünlerin alt yapısını beraber çalıştığım Neye ihtiyaçları olduğunu ne gibi sorular aradığını ezbere biliyorum ve bütün kursları bu çerçeveye oturttum. kişiler hazırlıyor; pişirme vs. gibi detayları onlar yapıyor. Ben süslemekle uğraşıyorum, hayatımın yani iş hayatımın neredeyse her günü şeker hamuruyla uğraşmakla geçiyor. Çıktıktan sonra da yine çocuğum var oldu- MD: Tabii, bahsettiğim gibi ben Türkiye’de bundan 4 sene evvel hiç istediğim gibi bir şey bulamadım. Benim istediğim gibi bir şeyler bulamayan pek çok insan var. Yurt dışında eğitim almış olduğum için eğitimler konusunda ufkum çok genişledi. Eğitimler nasıl verilir çok iyi biliyorum artık. İnsan- ların neye ihtiyaçları olduğunu ne gibi so- rular aradığını ezbere biliyorum ve bütün kursları bu çerçeveye oturttum. Dolayısıyla kurslar eğlence gözüyle değil ben bu işi çok merak ediyorum gözüyle bakan insanların fazlasıyla ilgisini çekiyor. Türk insanının bir yapısı vardır bilgi saklamayı çok severiz. Ben aksine elimden geldiğince bilgi aktar- maya çalışıyorum yaptıklarımı paylaşmak- tan çekinmiyorum çünkü birileri bir şeyleri öğretmek durumunda. Siz öğretemezseniz yurtdışında da öğreniliyor ya da kitap oku- yarak da öğreniliyor keyifle meraklısına cupcake, kurabiye, pasta gibi eğitimler veri- yorum ve sürekli artıyor çeşitleri. P: Sizin de dediğiniz gibi Türkiye’de ola- naklar kısıtlı ve yurtdışı için de belli bir yatırım gerekiyor. Profesyonel anlamda işi öğrenmek isteyenlere tavsiyeleriniz var mı? MD: Bu iş çok zor bir iş, çok eğlenceli gö- zükse de inanılmaz derecede sizi yıpratan yoran fiziksel olarak kafa olarak çok aktif çalıştığınız bir iş. Çünkü hem üretiyorsu- nuz hem pazarlıyorsunuz hem satıyorsu- nuz hem ürünü tedarik ediyorsunuz hem muhasebesini tutuyorsunuz hem fotoğraf- lıyorsunuz hem paketliyorsunuz yani çok yönlü. Dolayısıyla bu işi yapacak kişinin öncelikle bu işten gerçekten hoşlanıp hoş- lanmadığına karar vermesi lazım. Baştan sona bir zincir ve kolay değil dediğim gibi. Bu yüzden benim tavsiyem ufak bir dene- me eğitimine katılmak. Şeker hamuru ho- şuna gidiyor mu yetenekli mi çünkü bu işin içinde bir pay yetenek de var. Dolayısıyla yeteneği yoksa, sıkılıyorsa, olmuyorsa bir türlü, belki de çok fazla yatırıma gerek kal- mayabilir. Benim hep önerim; -beni arayıp kurslarla ilgili bilgi almak isteyenlere de- malzeme almadan, yatırım yapmadan bir ufak ucundan deneyin, baktınız hoşunuza gidiyor devam edin. P 27