Araştırma
Yabancı Dilde Eğitim Hakkında…
Yabancı dilde eğitimi hakkıyla tartışabilmek için meselesinin tarihi ve teknik arka planı hatırlamamız
gerekmekte. Fakat, bir o kadar önemlisi, konu hakkında aklımıza pek gelmeyen bazı soruları sormak
ve bu sayade alışıldık çerçevelerin dışına çıkarak esas can alıcı sorunlara çözüm aramaktır.
İnanç UYSAL
[email protected]
Ü
40
lkemizde en sık tartışılan ko-
nulardan birisidir “eğitim ka-
litesi”…
Günlük-toplumsal
hayatımızda karşımıza çıkan bazı so-
runları eğitim sistemimizdeki eksiklik-
lere bağlamak hemen hemen hepimizin
âdeti olagelmiştir. Durum böyle olunca
gerek eğitim sisteminden sorumlu ma-
kamların, gerek konunun uzmanlarının,
gerekse vatandaşların, eğitimde kalite
artırımını sağlayacak çözümler üzerine
az-çok kafa yorması da doğaldır. Söz ko-
nusu çözüm önerilerinden birisi de eği-
timde yabancı dilin payının artırılması,
derslerin yabancı dilde verilmesi yönün-
dedir. Bu görüşün taraftarları artsın veya
artmasın, bu yönde bir eğilim olduğu-
nu söylemek, sanırız yanlış olmaz. Bu
eğilim ortadayken “Yabancı dilde eğiti-
min artıları, eksileri nelerdir?”sorusuna
cevap aramak hayli önemli. Yazımızda
bu iki görüşü destekleyen argümanlara
kısaca yer vereceğiz. Fakat belirtmeliyiz
ki, bundan daha da önemlisi ve bizim
bu yazıda üzerinde durmak istediği-
miz husus, yukarıdaki soruyu sorarken
bazı başka soruları gözden kaçırma ris-
kimizdir. Öyle ki yabancı dilde eğitim
tartışmaları, eğitimin fiziki altyapısı, di-
siplini, metodu ile ilgili tartışmaları göl-
gelemekte ve tartışma sahasının kenarı-
na itebilmektedir. Böylece, paradoksal
şekilde, eğitimde kalite arayışıyla başla-
yan bu tartışmalar, bu arayışa beklenen
katkıyı yapamamaktadır diyebiliriz. Dil
konusu üzerine fazla eğilmek, eğitimin
kalitesiyle ilgili kendimize yöneltmemiz
gereken asıl ve daha önemli soruları
sormamızı engellemekte, böylece acil
çözüm bekleyen eksiklerin üzerini ör-
Bu aşamada insan
varoluşunun en önemli
öğelerinden birisi olarak
varlığını binyıllardır
sürdüren “eğitim
sürecinin” ne ifade
ettiğini kısaca açmamızda
fayda var.
ten bir perde gibi dikkat dağıtıcı bir etki
yapabilmektedir.
Her halükarda, bu tip sorulara cevap
vermeden önce konunun çerçevesini,
geçmişi de düşünerek çizmemiz gerek-
mektedir.
Aslında ne ülkemizde ne de dünyada,
yabancı dilde eğitim yeni bir uygula-
ma değil. Geçmiş yüzyıllarda Hıristiyan
dünyada Latince ve Yunancanın, Müs-
lüman dünyadaysa Arapçanın bilim dili
olarak kullanılması da yabancı dilde eği-
time örnek teşkil edebilir. Tarihteki bu
uygulama, farklı ülkelerdeki bilimsel fa-
aliyetlerin ortak bir platform bulmasını
ve farklı milliyetlerden fikir adamlarının
daha kolay tartışmasını sağlıyordu. Ayrı-
ca bir ülkede yapılan bir buluşun başka
ülkelerde yeni buluşları tetiklemesi de
kolaylaşıyordu. Fakat sonrasında, başta
Fransızca, İngilizce, Almanca gibi dil-
lerin gösterdiği gelişme, “milli dillerin”
de bilim dili olarak kullanılabileceğini
kanıtladı. Bu, şüphesiz ki, söz konusu
dillerin yapıları kadar, bu dilleri kulla-
nan bilim ve fikir adamlarının faaliyet
sıklığıyla ve bilimsel başarılarıyla ilgi-
liydi. “Büyük devletler” kadar bilimsel
faaliyet yürütemeyen veya o faaliyetleri
sonuçlandıramayan devletlerin dillerin-
deyse bazı yetersizlikler baş göstermeye
başladı. Bugün gelişmekte olan birçok
ülkede, özellikle üniversitelerde yabancı
dilde eğitimin revaçta olmasını bu açık-
lıyor. Moda etkisinden arındırdığımızda
dahi, yabancı dilde eğitim taraftarları-
nın güçlü argümanlarının olduğunu ve
bu argümanların yukarıda belirttiğimiz
tarihi altyapının doğal bir sonucu ol-
duğunu söylemek, sanırız ki yanlış ol-
maz. Buna karşın, yabancı dilde eğitim
karşıtlarının da güçlü argümanları var.
Bunlardan birincisi, yabancı dilde eği-
tim sebebiyle oluşacak dil erozyonu ve
“kültür emperyalizmi” riskleri. İkinci
argümanları da şu ki, milli diller aslında